Yunanca tragoidia’dan gelen bir kelimedir; tragos (keçi) ve oidie (türkü) sözcüklerinin birleşmesiyle “keçilerin türküsü” anlamında kullanılır.
Tiyatro türleri arasında en önemli iki tür olarak Trajedi ve Drama sayılabilir.
Trajedi, tür olarak kişilerde korku, heyecan ve acındırma duyguları oluşturarak ders vermeyi amaçlayan en eski tiyatro çeşididir. En önemli özelliği ile, Şiirsel olarak yazılması ve değişmez kurallara bağlı olmasıdır. Bu özelliği diğer tiyatro çeşitlerinden ayrılır.
Klasik trajedi Aristoteles tarafından kuramsallaştırılmıştır.
Trajediler genellikle beş perdelik oyunlardır.
Eski Yunan’da başlayan bu eserler ortalama 3 ya da 6 perde olurdu. Dekor bulunmaz, ancak sahnenin bir köşesinde olayların sebep ve sonuçlarını anlatan bir koro yer alırdı.
Klasik trajedilerde, karakterler, kral, kraliçe, prenses, eski Yunan’ın tanrı ve yarı tanrıları gibi en üst tabaka kişilerinden seçilirdi. Karakterler arasında geçen olaylarla, insanların tutkularının, zayıflıklarının, iradeye bağlı yüce davranışlarla çatışmaları etkileyici biçimde anlatırdı.
Özellikle karakterlerin bir “katarsis“, yani arınma sürecinden geçmeleri şarttı. Bu da ancak kahramanın büyük bir hata yapması, bu nedenle acı çekerek arınması ve bu süreç sonunda doğru özü bulmasıyla gerçekleşebilirdi.
Yunan tragedya yazarları, oyunlarında bu günah-ceza kavramları üzerinde sürekli durmuşlardır.
Yunanlılar için gurur, kesinlikle cezalandırılması gereken en kötü huylardan biriydi. Nemesis, gururlu olanları ve bu gururlarına kapılarak davranışta bulunanları şiddetle cezalandıran bir tanrıdır..
Trajedilerde olay, zaman ve çevrede birlik demek olan “üç birlik kuralı” benimsenmiştir. Ayrıntıya girmeden tek bir olay gösterilir. Olayın baş ve son tarafları, sebepleri ve sonuçları gerektiğinde koronun ağzından halka duyurulur. Buna “olay birliği” denir. Trajedide olayının bir günde bittiğinin gösterilmesine “zaman birliği, tek bir şehrin belli bir köşesinde başlayan, olayın yine orada bitmesine de çevre (mekân) birliği” denir.
Trajedi şairleri mısralarının derin anlamlı ve bilgelik içerikli olmasına özen göstermişler, parlak söylevleri andıran yüksek ve asil bir üslup kullanarak, kaba ve niteliği düşük sözlere yer vermemişlerdir. Bu bağlamda Trajedi ve Drama türleri arasında bir benzerlik de kurulabilir.
Trajedilerde töre ve gelenekler, ahlak, kader değer verilen bir olgulardır. Amaç, “insanın acılarının ifade edilerek seyircilerin ruhunda korku ve merhamet uyandırılması” dır.
Bazı klasik trajedi örnekleri olarak; Sophokles’in “Kral Oidipus”u, Euripides’in “Andromakhe”ı ve Ariskhylos’un Titan Prometheus’un hikâyesini anlattığı, “Zincire Vurulmuş Prometheus”u, sayılabilir.
Yunan ve Roma dönemi trajedilerinin kuramsallaştırdığı bu kurallar daha sonra modern tiyatroda değişikliğe uğrayarak uygulanmıştır. Bazı oyun yazarları özellikle bu kurallarla oynayarak farklı türler yaratmıştır. Örnek; Bertolt Brecht ve Epik Tiyatro.
Trajedi ve Drama türünün diğer bir örneği Drama da üstünde önemle durulması gereken bir türdür.
Drama:
Trajediyle komediyi bir araya getiren bir tiyatro çeşididir.
Modern tiyatronun sürekli olarak aristokrat zümrenin yaşayışını veya sadece hayatın gülünç taraflarının sahneye aktarılmasını yeterli bulmayarak yaşamı birçok tarafıyla temsil edebilme isteğinden doğmuştur.
Üç birlik kuralını kesinlikle reddeden bu türün eserlerinin uzunluğu üç perdeden beş perdeye değişebilir ve düzyazı ve şiirsel halde yazılabilir. Toplumcu ve milli konuları işlerken kanlı ve çirkin olayların yanı sıra, gerçekçi olayları da seyirciye göstermekten çekinmez.
Konuları tarihten ve hayatın acıklı veya gülünç, çirkin veya güzel her olayından alınabilen dramda umut, neşe, kuşku, tasa, facia, kader ve komik davranışlar bir arada bulunabilir. Her türlü karaktere yer verilirken, kahramanları (alt – üst) her sınıftan seçilebilir.
Dramın ciddi ve ağırbaşlı yazılmış şekline “piyes”, duygulandırıcı ve heyecan verici olanına “melodram” denir.
Melodram müzikli oyun demektir, yalnız günümüzde müzik kısmı atılmıştır.
Kahramanları cin, peri, dev gibi düşsel varlıklar olan ve belirsiz bir yer ve zamanda geçen “feeri” ise yine bir dram türüdür ve bir masalın sahneye konulmuş şeklidir.
95. Oscar Ödülleri’nde ilginç filmlerin başında bu şaşırtıcı derecede sıcak bir gay hikayesi geliyor.
Fas’ta İşlettikleri elbise dükkanını devam ettirmekte zorluk çeken yaşlı bir çift, genç bir çırağı işe alırlar. Bu genç çırak işe başladığında ağzından çıkan ilk kelimelerden biri “Hızlı çalışıyorum” olur. Bu aynı zamanda “Mavi Kaftan” ın yönetmeni Maryam Touzani’nin yaklaşımını da tanımlıyor; Touzani, basit öncülünü o kadar hızlı bir şekilde kuruyor ki, tüm filmi beş dakika içinde çözdüğünüzü düşünebilirsiniz. Karısıyla para konusunda kavga eden içine kapalı bir eşcinsel terzi, bu genç adama akıl hocalığı yapmaya başlar.
Ancak bu öncülü statükoyu havaya uçurmak için kullanmak yerine, Touzani titizlikle geriye doğru çalışıyor ve bu ilişkilerde tahmin edebileceğimizden çok daha fazlası olduğunu gösteriyor. Ve neredeyse her fırsatta beklentileri altüst eden şaşırtıcı derecede sıcak bir hikâye yaratıyor. “Mavi Kaftan”, cinselliğini geç keşfeden eşcinsel bir adam hakkında bir film olsa da, özündeki aşk hikayesi gerçekten onunla karısı arasında bir hikaye; birlikte geçirilen bir ömür boyunca oluşabilecek arkadaşlık ve anlayışla ilgili. Touzani’nin kaçınılmaz ikinci sınıf özelliği, evlilik kurumunun bir savunması; bir ömür boyunca bir insan diğerinin bilmediği yeni özelliklerini keşfedebilir
“Joyland” Pakistan’ın 95. Oscar Ödülleri Uluslararası Uzun Metrajlı Film Adayı da bir gey hikâyesi.
Filmde Ali Junejo, yedek dansçı olarak işe girdikten sonra trans bir sanatçıya (Alina Khan) aşık olan evli bir adamı canlandırıyor. Bastırılmış duyguların hassas ve çoğu zaman üzücü bir portresi olan “Joyland” hikayesinde kahraman içten gelen arzularıyla uzlaştıkça duygusal bir katarsise dönüşür
“Joyland”, Saim Sadiq’in ilk uzun metrajlı yönetmenlik denemesinde yazıp yönettiği 2022 yapımı Urduca ve Pencapça drama filmi. Filmde Ali Junejo, Rasti Farooq, Alina Khan, Sarwat Gilani ve Salmaan Peerzada rol alıyor.
Dünya prömiyerini 23 Mayıs 2022’de Cannes Film Festivali’nde Caméra d’Or için yarıştığı ‘Un Certain Regard – Belirli Bir Bakış’ bölümünde yaptı. Böylece “Joyland”, Cannes Film Festivali’nde prömiyeri yapılan ilk Pakistan filmi oldu ve gösteriminden sonra ayakta alkışlandı. Ayrıca festivalde en iyi LGBTQ, queer veya feminist temalı film dalında Jüri Ödülü ile Queer Palm ödülü kazandı.
Pakistan’da eş cinsellik yasaklanmış olsa da Film, 18 Kasım 2022’de Pakistan’da gösterime girdi. Akademi Ödülleri’nde En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film dalında Pakistan’ı temsil ediyor.
Gal Gadot 30 Nisan 1985 de İsrail’de doğdu. Babası mühendis annesi ise öğretmendi.
18 yaşında 2004 İsrail Güzeli seçildi. Ardında İsrail Ordusunda askerlik yaptı. IDC Herzliya sanat Kolejinde aldığı eğitim’den sonra Model ve şarkıcı olarak devam ettiği kariyerine 2009 yılında “Hızlı ve Öfkeli 4” filmi ile sinemayı da ekledi. Ünlü aksiyon serisine “Hızlı ve Öfkeli 5: Rio Soygunu” 2011 ve “Hızlı ve Öfkeli 6” 2013, filmleriyle rolü gitgide büyüyerek devam etti.
Gal Gadot 2016 yılına gelindiğinde “Batman v Superman: Adaletin Safagi” filminin süper kahramanlar takımına ‘Wonder Woman’ karakterini canlandırarak katıldı.
Film fazla beğenilmedi ama “Wonder Woman” ayakta alkışlanınca “Wonder Woman 2017” de solo oynayarak ‘kadın süper kahramanların filmleri gişe yapmaz’ sözünü çürüttü.
149 milyon USD bütçeyle çekilen film 821.9 milyon USD hasılat yaptı.
Wonder Woman Amerikan “DC Comics” çizgi roman firması tarafından yaratılan hayali bir karakter.
İlk kez “Justice League – Adalet Birliğinin”nin bir üyesi olarak 1941 ekiminde All Star Comics’de ortaya çıktı. 1986 yılında verilen kısa bir ara hariç sürekli yayınlandı. Ana vatanı bir Amazon adası olan Themyscira, kendisi de adanın Prensesi. Normal Dünyaya karıştığında iDiana Prince adını alıyor.
Serinin son filmi Wonder Woman 1984, 1980’lerin ortasında geçiyor.
Yeni tehlikeler ve müttefiklerle karşı karşıya olan Wonder Woman’ın maceralarını konu ediyor.
Diana Prince, bu kez iki yeni düşmanla karşı karşıyadır. Varlıklı iş insanı Max Lord ve bir trajediden sonra kötü adam haline gelen Cheetah. Bu sırada Steve Trevor, şaşırtıcı ve beklenmedik bir şekilde hayata geri döner…
Yılbaşında 214 salonda gösterime giren film tüm Pandemi dönemi film gösterim rekorlarını alt üst ederek ilk haftada USA da $16.7 milyon ve Global olarak $36.1 milyon bilet satışına ulaştı.
Zack Snyder’ın “Justice League (2021)” ve 2023 de gösterime girmesi planlanan “Shazam! Tanrıların Öfkesi” Gal Gadot’lu filmler. Bunun yanısıra Netflix aksiyon-komedi filmi “Red Notice (2021)” ve gizemli film “Death on the Nil’de (2022)” de rol aldı. Yerel medya kuruluşları tarafından “İsrail’in en büyük süperstarı” olarak adlandırılan Gadot,[16] 2018 yılında Time tarafından dünyanın en etkili 100 insanı listesine dahil edildi ve dünyanın en yüksek ücretli aktrislerinin yıllık sıralamasında iki
Gadot, 2008 yılında İsrailli emlak kralı Jaron “Yaron” Varsano ile evlendi. Çiftin 2011, 2017 ve 2021 doğumlu üç kızı var. İkili, 2019 yılında kendi film-televizyon yapım şirketi ‘Pilot Wave’i kurdular. Gadot ve Varsano, Tel Aviv, İsrail’de bir butik otele sahipti ve bu otel 2015 yılında Roman Abramovich’e 26 milyon dolara satıldı.
1,78 metre boyundaki Gal Gadot filmlerinde dublör kullanmıyor.
Kung Fu, Kickboxing, Capoeira ve Brezilya Jiu-Jitsu’su biliyor ve çok iyi kılıç kullanıyor.
Motosiklet hastası 2006 model siyah Ducati Monster-S2R’si var.
“Hızlı ve Öfkeli 4”“Batman v Superman: Adaletin Şafağı”“Justice League”“Wonder Woman”
“Spotlight” En İyi Film, En İyi Senaryo dallarında 2015 yılında Oscar ve En İyi Senaryo dalında BAFTA ödülü kazanmış bir film.
En İyi Yönetmen dalında da Tom McCarthy Oscar ve BAFTA’ya aday gösterilmiş.
Epey zaman geçmesine rağmen güncelliğini günümüzde de koruyan bir hikayeye sahip.
Ve bu gidişle gelecekte de bu güncelliği koruyacak gibi ne yazık ki….
Spotlight, 2002 yılında Boston Globe gazetesinde yayımlanmaya başlayan uzun soluklu bir haber dizisininden yola çıkıyor.
Sonunda Boston’u ardından tüm Amerika’yı ve Katolik dünyasını sarsan bir skandalın açığa çıkarılma öyküsüne dönüşüyor.
Gerçek bir olaydan yola çıkan film. 1976 yılında bir rahibin çocuk tacizi suçuyla karakola götürülmesi ardından serbest bırakılmasıyla başlıyor.
Bu olay başta büyük yayın organları olmak üzere Medyanın ilgisini çekmiyor.
Sinemasal mekanın akışı içinde hikaye 2001 yılının Boston Globe gazetesinde tekrar hatırlanıyor.
Bu arada gazetenin başına- dışarıdan biri – olduğu için de hoş karşılanmayan yeni biri getirilmiştir. Marty Baron’un ilk işlerinden biri, gazetenin uzun soluklu ve derinlemesine araştırmalar yapan ‘Spotlight’ ekibine start vermek oluyor.
70’lerden beri kim bilir kaç kez meydana gelmiş olmasına rağmen, görmezden gelinen, ya da örtbas edilen onlarca vaka böylelikle yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başlıyor.
‘Spotlight’ ekibinin uzun soluklu çalışması (2003 yılında Globe’un Pulitzer ödülü kazanmasını da sağlayan haber dizisi) hâkim çevreleri huzursuz ediyor.
Katolik Kilisesi’nin veya Kiliseyle iş birliği içindeki pek çok kişi ve kurumun, çocuk taciz ve tecavüzlerine nasıl göz yumdukları ve olayları profesyonelce nasıl örtbas edildiği gözler önüne seriliyor.
Sırf Boston’da yüze yakın rahibin taciz veya tecavüz ettiği neredeyse bine yakın çocuk olduğu gerçeği açığa çıkıyor.
Gazeteye basılan ilk haberle birlikte ise, yıllardır susan ya da susturulan ve ciddi travmalar yaşayan insanlar konuşmaya başlıyor. Katolik Kilisesi’nde taciz ve tecavüzün ne derece yaygın ve sıradan olduğu da böylece ispat edilmiş oluyor
Tom McCarthy, bu gazetecilik başarı hikâyesini dramatik sansasyonel tarza yönelmeden belgesel tadında izleyicilere aktarıyor.
Spotlight’ın ele aldığı meseleyi sunma konusunda da etik açıdan temkinli davrandığı söyleyebiliriz.
Film bize büyük ölçüde Alan J. Pakula’nın Robert Redford ve Dustin Hoffman’ın baş rolleri paylaştıkları 1976 yapımı ünlü filmi “Başkanın Bütün Adamları” nı anımsatıyor. Watergate skandalının ortaya çıkmasını sağlayan The Washington Post gazetesi muhabirleri Carl Bernstein ve Bob Woodward’ın yazdıkları kitaptan uyarlanan bir film “Başkanın Bütün Adamları”.
Her iki film de gazetecilerin, tanık bulma, delil toplama gibi süreçlere sadık kaldığı bir araştırmacı gazetecilik filmi
Tom McCarthy geçmişte kalan üstü örtülü gelmiş bir gazetecilik olayını gerçekliğe sadık kalarak perdeye aktarmayı tercih etmiş. Filmin karakterlerin tek özellikleri, araştırma yapıyor olmaları ve gerçeği kovalamaları. Günümüz filmlerinin aksine kişisel hayatlarına dair az sayıdaki sahne de yine tamamen konuya hizmet etmek üzere var.
Yaşadıklarımız, duyduklarımız ve gördüklerimiz, bunlarla ilgili hayaller kurmamız, hayal gücümüzü geliştirir. İmgelem, var olmayan ya da olması olanak dışı şeyler oluşturmaktır. Bir oyunda diğer oyuncuyu öldüren kişi, asla karşısındakini öldürmemiştir. Benzer şekilde bir senaryoda bir karaktere cinayet işleten yazar olmayacak bir eylemden bahsetmiştir.
Bu bağlamda bir oyuncunun ve bir yazarın işlevi birbirine benzerlik kazanır. Her ikisi de yaratıcılık aşamasına gelindiğinde Senaryo ve Oyunculukta 4N1K yı kullanır. Sonuçta her ikisi için de bir yaratıcılık söz konusudur.
Oyuncu imgelem oluşturarak rolü gereği o insanı öldürebilmeli gerçek bir katil gibi davranış sergileyebilmelidir. Yazar da kâğıt üzerinde veya perdede gerçek bir katil yaratabilmelidir. İmgelemenin başarılı uygulanması, hayal gücünün etkin olmasına bağlıdır. Hayal gücünden yoksunluk oyuncunun veya yazarın kendine özgü yaratıcı gücünün gelişmemesine yol açar. Buna bağlı olarak başarı ve verimlilik asla gelmeyecek demektir.
Senaryo ve Oyunculukta 4N1K ve İmgelem derken hatırlamamız gereken Gözlem yapmanın imgelemenin en önemli olgusu olduğudur. Çevrede olup bitenleri, insanların karakter biçimlerini, olaylar karşısındaki tepki ve etkilerini çok iyi gözlemleyip bilinç altına yerleştirmek gerekir.
İmgelemin geliştirilmesi çalışmasında sorulması gereken beş soru, kesinlikle yanıtsız bırakılmamalıdır. Bu beş soru yaratıcılığın en gerekli unsurlarıdır. Başarı, soruların yanıtlarından algılanan durumları, kişilik özelliklerini ve yaşam biçimini role veya yaratılan karaktere uygulamaktan geçer.
Beş ana soru ve yanıtları, karakteri canlandırmada oyuncuya veya yazara, kesin başarı kazandırır. Şimdi bu beş ana soruyu ve açılımlarını inceleyelim.
Sorulması gereken sorular. Kim, nerede, ne zaman, nasıl, niçin?
NEREDE?
Hikayenin geçtiği ülke, şehir, bölge, mahalle, sokak, özel mekan. Yani hikâye veya tek bir olay nerede gerçekleşiyor?
NE ZAMAN?
Hikâyenin, zaman olarak geçtiği çağı, çağın özelliklerini, insanların karakter ve davranış biçimlerini incelemekle soruya yanıt aranır.
NASIL?
Kamera önünde ve sahnede uygulanacak eylemin nasıl ve ne tür davranış gerektirdiğini anlamaya çalışarak yanıt aranır. O kişi nasıl yürürdü? Nasıl otururdu? Vb.
NİÇİN?
Canlandırılacak kişiliğin amacının ne olduğunu zorlamak ve emelin amacını ortaya çıkarmak için yanıt aranır.
KİM?
Canlandırılacak karakterin yaşamının ve yaşının kaç olduğunu, çevresi ve insan ilişkileri ile onlara nasıl davrandığını, mesleğini ve fiziksel yapısının nasıl olduğunu belirler. Bu önemli soruların yanıtlarına ilave olarak şunları da bağdaştırıp incelemeli ve yanıtını aramalıyız.
1 – Ben (Kendim). Bu rolü ben oynayacağım veya senaryoda karakteri ben yaratacağım. Ben, olarak gerekli yorumum ne olmalıdır.
2 – Ben (Deneyimim). Benim yaşam deneyimim bu uğraşa ne gibi bir katkıda bulunacaktır.
3 – Yaşım. Yaşımın gerektirdiği durumu yorumumun içinde nasıl kullanacağım.
4 – Geçmişim. Geçmişimin içindeki anımsadığım hayallerimi nasıl kullanabilirim.
Tüm bu sorulara alınacak yanıtlar rolün yorumunu veya karakterin yaratılmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır.
Bir oyuncunun ister sinemada ister tiyatroda olsun iyi bir oyuncu olabilmesi için her şeyden önce diyaloglarının izleyici tarafından kolay anlaşılabilir olması gerekir.
Hece Düşmesi ve Hecelerde Kaynaşma kurallarını bilmek anlaşılır diyaloglar üretmenin en kolay yoludur.
Ağzımızdan bir çırpıda çıkan tek ses ya da birleşik sese HECE denir. Heceler sesli ve sessiz harflerden oluşurlar. Hece Düşmesi ve Hecelerde Kaynaşma güzel konuşma ve oyunculuk bağlamında büyük önem taşır.
Türkçe’mizde söylem adına temel niteliğinde olan iki tür hece vardır. Bunlar, Açık Hece ve Kapalı Hece’dir. Türkçe öğretilerinin içinde var olmasına karşılık nedense bugüne kadar önemini bir kimse anlatmamış, adeta anlatılmaması için çaba gösterilmiştir. Oysaki bunun bilinmesi Türkçe’nin akıcı ve düzgün konuşulması bakımından zorunludur.
Açık hece sesli harflerle biten hecelerdir. Bir başka anlatımla bir sessiz harfin ardına sesli harf gelirse açık hece olur.
Örneğin; La – ge – su – yo – şu – gı – mi – dü – vs
Kapalı hece sessiz harflerle biten hecelerdir. Bir başka anlatımla bir sesli harfin ardına sessiz harf gelirse kapalı hece olur.
Örneğin; bir – ses – sol – bor – ray – tip – lüp – sur – vs
Birinci hecesi açık, ikinci hecesi kapalı dar sesli ile biten iki heceli sözcüklerden sonra sesli ile başlayan bir ek gelirse kapalı hecedeki sesli harf düşer.
Örneğin;
Fikir – e Fikre
Karın – ı Karnı
Kıvır – ak Kıvrak
Göğüs – ü Göğsü
Hece konumundaki sözcüklere herhangi bir ek ulanırsa hecedeki veya ekindeki sesli harf düşer.
Örneğin;
Nere – de Nerde
Salın – acak Salıncak
İye, iken, imiş, ise, idi ekleri sesli harfle biten sözcüklere ulandığında (İ) sesleri (Y) sesine dönüşür.
Örneğin;
Okulda – imiş Okuldaymış
Okulda – ise Okuldaysa
Öğrenci – idi Öğrenciydi.
Kitabı – ile Kitabıyla
Akıllı – iken Akıllıyken
Sesimizin de notalar gibi söylemde melodisi vardır. Bunu sağlayan açık ve kapalı hecelerdir. Şuur altına indirildiğinde görülecektir ki bu hece uyumu, yani Hece Düşmesi ve Hecelerde Kaynaşma kuralını iyi bilmesi kişinin konuşmasında onu ayrıcalıklı kişi yapacak ve herkesin beğenisini kazanan bir oyuncu haline getirecektir.
Hecelerde Kaynaşma
İki sesli harfin yanyana gelmesi durumunda iki sesli arasına bir sessiz harfin girmesiyle asıl sözcüğe kaynaşma oluşur. Kaynaştırma sessiz harfleri (y, n, s, ş) harfleridir. Bunları örnekleyelim.;
Y sessiz harfi: Sesli ile biten sözcüklerin ardından gelen (a,e,i) durumsal eklerin arasına konur.
Örneğin;
Tiyatro -a Tiyatroya
Bahçe – i Bahçeyi
Cadde-i Caddeyi
Müze -e Müzeye
N sessiz harfi: İsim tamlamalarında sesli harflerle biten sözcüklerin arasına konur.
Örneğin:
Kapı – ın kolu Kapının kolu
S – Ş sessiz harfi: İsim tamlamalarında sesli ile biten sözcüklerle (i, ı, e) tamlayan eki arasına konur.
Duygu ve düşüncelerin belli bir nokta üzerinde yoğunlaşması olayına KONSANTRASYON denir. Oyuncu metnin konusuna ve rolüne konsantre olmalıdır.
Oyuncunun işlevi sırasında konsantre olması, dış dünyasının nesne ve olaylarından soyutlanarak tüm dikkatini mekân, dekor, ışık, müzik ve izleyene odaklaması ile mümkün olur.
Mekân, ya da sahne üzerindeki nesnelere bakarken onları görmek gerekir. Gerçekten görür ve hissederse izleyenler oyuncunun rolüne o derece inanır. Oyuncu Konsantrasyonu içinde asla doğallığından ayrılmamalıdır.
Oyunculukta Konsantrasyonu sağlamak için oyuncunun bakmak eylemini gerçekleştirmesi, bakmayı öğrenmesi ve bakışların çeşitliliğini bilmesi gerekir. Gözler izleyici ile çok etkili diyalog kurar. Dolayısıyla konsantre olmamızı sağlayan en önemli organımızdır gözümüz.
Göz dikkat unsurunun da en etkili organıdır.
Dikkat toplama konusunda oyuncuya en yakın alan Küçük Dikkat Çemberi diye vasıflandırılır.
Biraz daha geniş alan OrtaDikkat Çemberi’dir.
Tiyatroda tüm sahneyi ve salonu kaplayan alan, sinemada ise mekân ve objektifin geniş sanal alanı, Büyük Dikkat Çemberi olarak vasıflandırılır.
Dikkat çemberleri oyuncuyu zorlayan sanal çemberlerdir.
Dikkat unsurunun kesinlikle dağılmaması gerekir. Bunun için nesnelerle ilişkiyi kurup kendisine en yakın alanı kullanarak rolüne yoğunlaşması gerekir. Daha sonrasında oyuncu, alanını genişleterek dikkatinin dağılmamasını sağlayabilir.
Oyunculukta konsantrasyon sağlamak için oyuncunun rol hazırlık çalışmaları için uygulayacağı yöntemler vardır.
Oyunculukta Konsantrasyon’ u kolaylaştıran araçlar; Birimler ve Amaçlar
Stanislawski’nin yönteminde, oyuncunun çalışmasına kolaylık kazandırmak adına oyun metninin analizi yapılarak çözümlenir. Oyun metninin (Teks) ya da senaryonun birimleri ve bu birimlerin amaçlarını saptamak için yüzlerce soru sorulmalı ve bu sorulara cevap aranmalıdır.
Önce, “oyununya da senaryonun birimleri” ele alınmalı, tüm ayrıntıları, gözden geçirilmelidir. Asıl amaç, rolün oluşmasında oyuncuya rolünde yardımcı olacakların ve olmayacakların belirlenmesidir.
Bir oyuncunun rolünü ortaya çıkarmasına yardımcı olacak tüm ayrıntılara “Oyunun Birimi” denir.
Buna göre oyuncu, oyunun ya da senaryonun bütünlüğü içinde metni birimlerine ayıracak, o amaçlara uygun oynama biçimini belirleyecek, oyunun genel amacıyla bütünleşerek rolün canlandırılmasını sağlayacaktır.
Yazar da metnini oluştururken, bir amaç ile yola çıkar.
Birimler ve her birimin taşıdığı amaçlar metnin (oyun ya da senaryo) genel amacını ortaya çıkarır.
Yaşadıklarımızı, duyduklarımızı ve gördüklerimizi hayal etmemiz, hayal gücümüzü geliştirir. İmgelem, var olmayan ya da olması olanak dışı şeyler oluşturmaktır…
Karakter Yaratma’ da İmgelem’in başarılı uygulanması, hayal gücünün etkin olmasına bağlıdır.
Hayal gücünden yoksunluk bir oyuncunun, kendine özgü oyunculuğunu geliştirmesine veya yazarın yaratıcılığına engel olur.
Yaratıcı güç gelişmediği için de Karakter Yaratma eyleminde gelişme olmayacak ve buna bağlı başarı ve verimlilik asla gelmeyecek demektir.
Gözlem, imgelemenin ve dolayısıyla bir Karakter Yaratma’nın en önemli olgusudur. Çevrede olup bitenleri, insanların karakter biçimlerini, olaylar karşısındaki tepki ve etkilerini çok iyi gözlemleyip şuur altına yerleştirmek gerekir.
Karakter Yaratma’ da imgelemin uygulanması oyuncunun veya yazarın kendi görüşünün de katılmasıyla etkin biçime gelir.
İmgelemin geliştirilmesi çalışmasında sorulması gereken dört soru, kesinlikle yanıtsız bırakılmamalıdır. Bu dört soru imgelemeye bağlı olarak Karakter Yaratma’nın en gerekli unsurlarıdır.
Başarı, soruların yanıtlarından algılanan durumları, kişilik ve yaşam biçimi ile bağdaştırmaktan geçer.
Dört ana soru ve yanıtları, Karakter Yaratma’da oyuncuya ve yazara kesin başarı kazandırır. Şimdi bu dört ana soruyu ve açılımlarını inceleyelim.
Sorulması gereken sorular. Kim, nerede, nasıl, niçin?
KİM ?
Yaratılacak karakterin nasıl bir yaşamının ve yaşının kaç olduğunu, çevresi ve insan ilişkileri ile onlara nasıl davrandığını, mesleğini ve fiziksel yapısının nasıl olduğunu belirler. Çalışmamızda bu önemli soruların yanıtlarına ilave olarak şunları da bağdaştırıp incelemeli ve yanıtını aramalıyız.
1 – Ben (Kendim) olarak yorumum ne olmalıdır.
2 – Ben (Deneyimim). Yaşam deneyimimin katkısıyla ben bu karaktere neler katabilirim.
3 – Yaşım. Yaşımın gerektirdiği durumu yorumumun içinde kullanacağım.
4 – Geçmişim. Geçmişimin içinden gelen anımsadıklarım yardımıyla iç ve dış şartların ve düşüncelerin hissedilmesinin sağlanmasını gerçekleştireceğim.
NEREDE ?
Oyunun, zaman olarak geçtiği çağı, çağın özelliklerini, insanların karakter ve davranış biçimlerini incelemekle soruya yanıt aranır.
NASIL ?
Kamera önünde ve sahnede uygulanacak eylemin nasıl ve ne tür davranış gerektirdiğini anlamaya çalışarak yanıt aranır. O kişi nasıl yürürdü? Nasıl otururdu? Vb.
NİÇİN?
Canlandırılacak kişiliğin amacının ne olduğu sorgulanır ve bu amaca ulaşıncaya kadar ortaya konması gereken eylemlerin neler olabileceği hakkındaki sorulara yanıt aranır.
Bir oyuncu, olayları seyirciye aktarırken iki türlü anlatım aracı kullanır. Bunlardan birisi sessel anlatım, ikincisi bedensel anlatımdır. Her iki birim uyumlu kullanılırsa, izleyene başarılı anlatım verilmiş olur. Sözcüklerin önemi çok büyüktür. Sizin söyleyeceğiniz ve karşınızdaki kişinin söyleyeceği sözcüklerin tam olarak algılanıp anlatılması gerekir.
Bir aktör ‘Oyuncunun Gücü’ nü kullandığında, sözcüklerin ruhuna girer. Böylelikle kendi ruhuna ve yazarın anlatmak istediği gizli alanlara götürür tüm izleyenleri. Gerektiği yerde suskuları da kullanan oyuncu izleyeni, yaşatmak istediği alana götürüp yaşatır adeta. Suskuların mantıklı kullanılmaması durumunda oyun, anlaşılmaz biçime gelir. Olaylar hem oyuncu için hem de izleyen için yaşanmaz olur. Yani suskuların kullanılması da hayati önem taşır
Yaşamda insanlar sürekli hareketlilik ve eylemler içindedirler. Bu yaşamın gereğidir bir bakıma. Sabah uyanıp yataktan kalkmakla başlar eylemler ve yüz yıkamak için musluğun açılması, kurulanması, kahvaltı hazırlığı ve yenmesi, evden çıkıp işe gidilmesi, konuşmalar, konuşmaların içeriğindeki ses tonlarına etki tepki durumları vs. gibi devam eder.
Kamera önünde ve sahnede doğal olmak durumundadır oyuncu. Yapılan eylemin iyi bir denetim içinde kullanılması doğallığı kazandırır. Doğallık, yaşam içinde insanların kural dışı eylemlerinin sahneye ya da kamera önüne taşınması ile anlatılmış olmaz. İnsanların yanlışını doğallık olarak kabul edemeyiz. Ancak böyle bir kişilik taşıyorsa rol, onun gözlemlendiği biçimde uygulanması gerekir. Yapmacık hiçbir şey yapılmamalıdır. Bu oyuncu’luğa aykırıdır. Kamera önünde ve sahnede yapılacak her eylemin bir mantığının olması şarttır.
İnandırıcı Güç:
Oyuncular, kamera önünde ve sahnede, oynadıkları oyunun ve senaryonun bir metin olduğunu bilirler. Canlandırdıkları kişiler ve olaylar genellikle gerçek değildir. Üstlenilen rolün uygulamasında, “Eğer ben olsaydım nasıl davranır ne yapardım?” sorusunu kendisine sorarak, rolün amacı ile kendi amacını birleştirip rolünü, yanıtı ile gerçekleştirebilmelidir. Ancak böylelikle canlandıracağı role inanır ve inandırır.
Her insanda var olan hayal gücü en önemli duyularımızdandır. Bunun geliştirilmesi, oyuncunun en önemli çalışmalarından biri olmalıdır. Yaşadıklarımızı, duyduklarımızı ve gördüklerimizi beynimizde geliştirerek yapılan hayal etme egzersizleri hayal gücümüzü geliştirir.
Manage Cookie Consent
To provide the best experiences, we use technologies like cookies to store and/or access device information. Consenting to these technologies will allow us to process data such as browsing behavior or unique IDs on this site. Not consenting or withdrawing consent, may adversely affect certain features and functions.
Functional
Always active
The technical storage or access is strictly necessary for the legitimate purpose of enabling the use of a specific service explicitly requested by the subscriber or user, or for the sole purpose of carrying out the transmission of a communication over an electronic communications network.
Preferences
The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
Statistics
The technical storage or access that is used exclusively for statistical purposes.The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
Marketing
The technical storage or access is required to create user profiles to send advertising, or to track the user on a website or across several websites for similar marketing purposes.