Bir Kadın Meselesi, Une Affair de Femmes

posted in: Sinema Tarihi | 0

 

Bir Kadın Meselesi

Sinema Tarih Buluşması, Fransız Sineması

Madame Latour, Alman işgali altındaki Fransa’da tüm komşuları gibi ailesini yokluk ve sıkıntı içinde doyurmaya çalışan evli ve çocuklu bir kadındır.

Bir gün arkadaşına yardım etmek için yaptığı bir kürtaj denemesi başarılı olur.

Latour ismini duyan ve aynı operasyonu kendileri için isteyen diğer kadınlara yardım etmekte önceleri tereddüt eder fakat kolay kazancın çekiciliğine karşı koyamaz.

Ne var ki maddi açıdan ona büyük getirisi olan bu iş, Latour’un içinden çıkamayacağı bir duruma sokacaktır.

Marie-Louise Giraud’un gerçek yaşam öyküsü üzerine kurulu filmde Claude Chabrol günümüzde hala tartışılan iki sorunu işgal altındaki Fransa fonunda perdeye taşıyor. Yalnız başına mücadele veren her kadının sorunsalı ve kürtaj meselesi. Kürtaj cinayet midir,  yoksa kadın özgürlüğü sınırları içinde halan bir seçim hakkı mıdır?

“ Bir Kadın meselesi “ 1989 En İyi Yönetmen, En İyi Aktris Sezarları, 1988 Venedik Film Festivali En İyi Aktris Ödülü ve 1990 Altın Küre En İyi Yabancı Film Ödülü başta olmak üzere dünya çapında pek çok ödül almıştır.

“Bir Kadın Meselesi”

1991 Fransa

108 Dakika Renkli

Yönetmen: Claude Chabrol

Senaryo: Claude Chabrol, Colo Tavarnier

Görüntü Yönetmeni: Thirard, Jean Rebier

Kurgu: Monique Fardoulis

Müzik: Mathieu Cahbrol

Oyuncular: İsabelle Huppert, Francois Cluzet II, Marie Trintignanat, Nils Tavernier, Lolita Chammala

Yapımcı: Marin Kamitz

Claude Chabrol 1930’da Paris’te doğdu. 1950’ler boyunca Chair du Cinema Dergisi’nde sinema eleştirmenliği yapan Chabrol erken 60’lardaki yeni dalga filmlerinin arkasındaki finansal itici güç ve 1958 de çektiği ilk filmi “Le Beau Serge” ile akımın önemli isimlerinden biri haline geldi.

35 yıllık sinema kariyerinde 45 filme imza atan Chabrol insan psikolojisine odaklanan karanlık öykülerin yönetmeni olarak tanınmıştır.

 

Bir-Kadin-Meselesi
Bir Kadın Meselesi

Dünyanın Tüm Sabahları

posted in: Sinema Tarihi | 0

Dünyanın Tüm Sabahları

Tous Les Matins du Monde.

Sinema Tarih ve Müzik buluşmasında Fransız ustalardan.

Versailles Saray Bestecisi Yaşlı Marine Marais, müziğinin ruhsal fakirliğinden muzdariptir. Marais, bir başka viola da gamba virtüözü olan Mösyö de Sainte Colombe’u anımsar.

Sainte Colombe, Paris’in yozlaşmış yaşamına yüz vermemiş ve münzevi bir yaşam sürerek ikinci karısı için duyduğu aşkı melankolik kompozisyonlarına yansıtmıştır.

Saint-Colombe, Marais’yi gençliğinde yetiştirmeyi kabul etmiş, Marais ise bu inceliği onun kızlarından birini baştan çıkarak ödemiştir. Marais’in Sainte Colombe’un anlayabilmesi için yıllar gerekecektir.

Dunyanin-Tum-Sabahlari-

Eski bir Fransız özdeyişinden esinlenerek adlandırılan, “Dünyanın Tüm Sabahları” hem roman hem de film olarak çok başarılı ve eşine az rastlanır bir örnek olarak kabul gören bir baş yapıttır. Günümüz Fransız edebiyatının en önemli yazarlarından Pascal Quignard´ın en popüler kitabıdır.

Günümüzde Kült Filmler kategorisine de sokulan bu film Fransız sinemasının en önemli yapıtlarından biridir.  En iyi film ve en iyi yönetmen başta olmak üzere 7 dalda Oscar ödülü de kazanan Altın Küre ve Altın Ayı Ödüllerinde de başarısını devam ettiren “Dünyanın Tüm Sabahları” görkemli anlatımı ile müzik ve sinema ilişkisinin güzelliğini de tüm boyutlarını yeniden keşfediyor.

Dünyanın Tüm Sabahları

1991 Fransa yapımı

Süre: 115 dakika

Renkli

Yönetmen: Alain Corneau

Senaryo: Alain Corneau

Görüntü Yönetmeni: Yves Angelo

Kurgu: Marie Josephe Yoyotte

Müzik: Jordi Savali

Oyuncular: Jean-Pierre Marielle, Gerard Deperdieu, Anne Brochet, Guillaume Deperdieu, Carole Richert, Michel Boquet, Jean-Claude Dreyfus.

Film Yapım: Film Par Film, Diwali Films, DD Production, Sedif, FR3.

Alain Corneau

1943’de doğan Alain Corneau yönetmenliğe soyunmadan önce jazz müzisyenliği yaptı. Sinemaya girdiğinde ise Costa Gavras’ın asistanlığını yaptı. İlk filmi 1974 yapımı hapisteki bir uyuşturucu satıcısının hikayesini anlatan “France Societe Anonyme” ile adını duyurdu.

Demet Evgar 

posted in: Oyunculuk | 0

Demet Evgar 

Arnavut kökenli bir ailenin çocuğu olarak,19 Mayıs 1980’de Manisa’da dünyaya geldi.

İlk oyunculuk deneyimini, daha henüz 17 yaşında iken, amatör bir topluluk olan Manisa Afsem Tiyatrosu’nda sergilenen Ray Cooney’nin “Kaç Baba Kaç” oyunuyla yaşadı.

Demet Evgar daha sonra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nü bitirdi.

Konservatuvar yıllarında Evgar ve arkadaşları “Tiyatro Kılçık” adında amatör bir topluluk kurarak oyunlar sergilemeye  başladılar; “Takanlar ve Takılanlar”, “Ayşegül Hindistan’da” vs.

2009 yılına gelindiğinde Mehmet Birkiye’nin yönettiği “Cimri” oyununda Elise karakterini canlandırarak Kenter Tiyatrosuna adım attı.

Çizdiği bu karakter ile 2010 yılında, “8. Tiyatro Ödülleri”nde Yılın Kadın Oyuncusu ödülüne layık görüldü.

Ardında 1. İsmail Cem Televizyon Ödüllerinde En İyi Kadın Komedi Oyuncusu, 37. Altın Kelebek Ödüllerinde En İyi Kadın Komedi Oyuncusu, Antalya Televizyon Ödüllerinde En İyi Kadın Komedi Oyuncusu ödüllerine de hak kazandı.

Televizyon Dizileri kariyeri hayli zengin olan Demet Evgar İlk olarak Türkmax’te yayınlanmakta olan, ardından Star TV’ye geçen “1 Erkek, 1 Kadın” adlı televizyon dizisinde “Zeynep Yıldırım” karakterini canlandırarak televizyondaki ününü perçinledi.

2009 senesinde Kent Oyuncuları tiyatrosunda Mehmet Birkiye yönetmenliğinde sahnelenen Cimri oyununda Elise karakterini canlandırdı. Bu rol ile 2010 yılında düzenlenen 8. Tiyatro Ödülleri ödül töreninde Yılın Kadın Oyuncusu ödülüne layık görüldü.

“Aslı ile Kerem”, “Bütün Çocuklarım” ve “Emret Komutanım” adlı televizyon dizilerinin yanı sıra “Banyo”, “Beyza’nın Kadınları” isimli sinema filmlerinde oynadı. 2007’de, Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda sahnelenen “Rock Müzikalleri’nde” rol aldı. 2009’da Mahsun Kırmızıgül’ün “Güneşi Gördüm” filminde Havar karakterini canlandırdı. 2010 yılında ise “Yahşi Batı” filminde Cem Yılmaz ve Ozan Güven ile başrolleri paylaşmıştır. Hemen ardından “Vay Arkadaş” filminde Mete Horozoğlu, Ali Atay ve Fırat Tanış ile birlikte oynamıştır.

2015 yılında Türk sinemasının 100 yıllık geçmişini taçlandırmak ve kutlamak maksadıyla Beyoğlu Belediyesi Başkanlığı ve TÜRSAK Vakfı iş birliğinde T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Başbakanlık Tanıtma Fonunun destekleri ile düzenlenen “Türk Sinemasının 100. Yılında En İyi İlk On’ları” projesi kapsamında Türk sinema tarihinin en iyi 10 kadın komedi oyuncusundan biri olarak seçilmiştir.

 2017 yılında Engin Günaydın ile başrollerini paylaştığı “Aile Arasında” filmi 5,3 milyon seyirci tarafından izlenmiş ve Türkiye’de bilet satış kayıtlarının tutulmaya başlandığı 1989 yılından sonraki dönemde en çok izlenen 10 sinema filmi arasına girmiştir.

İlk olarak Türkmax’te yayınlanmakta olan, ardından Star TV’ye geçen 1 Erkek, 1 Kadın adlı televizyon dizisinde Dmet Evgar “Zeynep Yıldırım” karakterini canlandırdı. Kısa bir aradan sonra Fox TV ekranlarında yayınlanmaya başlayan 1 erkek 1 kadın adlı televizyon dizisi isim değişikliğine giderek 1 Erkek 1 Kadın 1 Çocuk ve ardından 1 Erkek 1 Kadın 2 Çocuk olarak devam etti. Özgü Namal’ın jüriliğini yaptığı Yetenek Sizsiniz Türkiye programına Namal’ın yerinde kısa süreli bulundu.

Başarılı oyuncu Demet Edgar ’ı 2020-2021 sezonunda ise Show TV’nin 5 kadının iç içe geçmiş hikayelerini anlatan popüler dizisi “Alev Alev” de Cemre rolünde izledik.

2024 yılında ise Evgar’ı ailesi için kariyerini terkeden ve ölümden döndükten sonra yeni bir yaşama başlamak için radikal kararlar alan Bahar’ın traji-komik hikayesinde izliyoruz. Show TV de yayınlanan dizide usta oyuncu yine çok başarılı.

Demet Evgar, bir süre birlikte olduğu Levent Babataş’la 17 Mart 2022 tarihinde evlendi. Bu evlilikten 18 Ağustos 2022 tarihinde Mavi adını verdikleri çocukları dünyaya geldi.

TV Dizileri

2000 Yedi Numara, Yeliz
2002 Aslı ile Kerem, Yeliz
2002 Tatlı Hayat, Defne-İhsan Yıldırım’ın sekreteri
2003 Yuvam Yıkılmasın, Hülya
2003 Çınaraltı, Nilüfer
2004 Bütün Çocuklarım, Eyşan
2005 Emret Komutanım, Üsteğmen Çiğdem
2006 Erkekler Ağlamaz, Zeynep
2009 1 Kadın 1 Erkek, Zeynep Yıldırım. 2010 ismail Cem Televizyon Ödüllerinde En İyi Kadın Komedi Oyuncusu Ödülünü, 37. Altın Kelecek Ödülleri’nde En İyi Kadın Komedi Oyuncusu Ödülünü, 2021 Antalya  Televizyon Ödülleri’nde En İyi Kadın Komedi Oyuncusu Ödülünü kazandı.

2017 Vatanım Sensin, Kara Fatma

2018-2019 Avlu, Deniz Demir. 6. Altın Palmiye Ödülleri – Yılın Kadın Dizi Oyuncusu

Vefa Lisesi 13. Kemal Sunal Kültür ve Sanat Ödülleri – En İyi Kadın Sinema Oyuncusu

2021 Alev Alev. Cemre

2024 Bahar, Bahar

Filmografi

2000 Yedi Numara, Yeliz
2002 Aslı ile Kerem, Yeliz
2003 Yuvam Yıkılmasın, Hülya
2003 Çınaraltı, Nilüfer
2004 Bütün Çocuklarım, Eyşan
2005 Emret Komutanım, Üsteğmen Çiğdem
2005 Banyo, Hülya
2005 Beyza’nın Kadınları, Beyza Türker, Rabia Çınar, Dilara, Ayla

2006 Erkekler Ağlamaz
2009 Bir Kadın Bir Erkek, Zeynep
2009 Güneşi Gördüm, Havar
2010 Yahşi Batı Suzan Van Dycke
2010 Vay Arkadaş Nil
2013 Sen Aydınlatırsın Geceyi, Yasemin. 19. Sadri Alışık Ödülleri‘nde Drama’da En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü kazandı.

2015 Yok Artık! Ceyda
2015 Kötü Kedi Şerafettin Misket ve Tacettin (ses),2017 Aile arasında, Solmaz  23. Sadri Alışık Ödülleri‘nde Komedi’de En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı.

2017 Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok, Handan,

 2018 Sofra Sırları, Neslihan 37. İstanbul Film Festivali’ En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı.

Demet-Evgar-3

2019 Topal Şükran’ın Maceraları, Şükran

Tiyatro Oyunları

Hedda Gabler, Kozalar, Kral Soytarım, Macbeth, Cimri, 39 Basamak, Anna Karenina, Gece Mevsimi, Ayşegül Hindistan’da, Takanlar ve Takılanlar, Aşk Çemberi, Kadınlar da Savaşı Yitirdi

 

 

Deniz Yavuz’dan ‘2023, TÜRKİYE SİNEMASI VİZYON RAPORU’

posted in: Haberler | 0
Antrakt’ın önceleri haftalık olarak yayımlanan Sinema Gazetesi aracılığıyla, günümüzde de dijital olarak, 1990 yılından bugüne dek her hafta, aralıksız olarak ilgilileri ve sinema piyasasıyla paylaştığı gişe raporlarının bir yenisi, bu kez 2023 yılını kapsayan geniş raporu, sinema profesyonelleri ve ülke sinemasının girişimcileri ile araştırmacılar için derlendi. 50 sayfa, 10.947 sözcük, 24 grafik ve 27 adet tablo eşliğinde‘2023, Türkiye sinemasının vizyon raporu’ adlı bu çalışma sinema araştırmacısı, gazeteci – yazar Deniz Yavuz tarafından tamamlandı. Antrakt, 34 yıldır belirli periyotlarda kapsamlı gişe raporlaranısinema piyasasının gelişimi ve tutarlı kaydı adına gerçekleştiriyor.
İngilizce ve Türkçe olarak kaleme alınan raporun sirkülasyonunu kurumun resmi e-posta adresine yapılacak taleplerle sağlanıyor. (bilgi@antraktsinema.com adresinden talep edilebilir ve bilgi alınabilir.) Çalışma telif bedeli karşılığında, isme ya da kuruluşa özel olarak hazırlanmış PDF nüsha olarak iletiliyor. Bu tür çalışmaların desteklenmesi gerektiği düşünülerek raporlardan elde edilecek gelirin bir kısmının; 2024’ün ilk günlerinde resmi olarak kuruluşu yapılan ‘Sinema Araştırmaları Merkezi – SİAMER’e bağış olarak bırakılacağı da Antrakt tarafından açıklandı.
Raporda neler var:
Aramızdan ayrılanlar / Yıllık hasılat, bilet toplamı, artış düşüş oranları, ‘per capita’ / Yıllık film sayıları yerli yabancı, artış oranları, vizyon harici filmler / En çok bilet satışı gerçekleştirenler / Son on yılda beş yüz binlik satışı geçen film sayıları / Yakın tarihin ‘en çok’ları /Periyotlara göre bilet satış adetleri ay hafta gün, haftalık puzzle’lar / Bilet fiyatı ortalaması, yabancı ülkeler karşılaştırma /Yabancı ülkelerdeki TR. filmleri / Yabancı ülkelerdeki toplam sayılar hasılat ve bilet, top 10 / Yeni yıla başlangıç karşılaştırmaları / Sinema sayıları, lokasyon, perde, koltuk sayıları / Bölge kırılımlarına göre ve illere – ilçelere göre bilet satışları / Tarzlarına göre bilet satış adet ve yüzdeleri /Ülkelerine göre film satış adet ve yüzdeleri / Yaş sınırlandırlamalarına göre satışlar / DUB, 3D, IMAX ve MPAA’lar / Dağıtımcılar, ithalatçılar /Korku filmleri 2023 ve genel / Farklı başlıklar ve 2023 hakimiyetleri
 
 
Rapordan:
“Türkiye’deki 922 ilçenin 236’sında günümüzde film gösterimi yapılıyor. 81 ilin tamamında ise en az bir tane sinema kompleksi mevcut. Daha önce de belirttiğimiz üzere günümüzde ‘filmleri ücra topraklara götürmek’ olarak yüzleşilen dert, yerini ‘filmlere insan getirmek sorunu’na dönüşmüş durumda. Daha net söylemek gerekirse, bugün için köylere, mahallelere gezici perdelerle ya da portatif salonlar eşliğinde, tırlarla film götürmek yerine birbirinden önemli kültür salonlarına, oralarda gerçekleştirilen nitelikli gösterilere insanları taşımayı denemeli, sadece filmleri izlemeyi değil, sinemaya gitme kültürünü de yaygınlaştırmaya çalışmalıyız.”
 
“ 2023 yılında 85 milyonu aşan Türkiye nüfusuna göre sinemaya gitme oranı 0,36 oldu. Bu oran yıllık bilet satışı, nüfusunun üzerinde olan ülkelerde pandemi sonrasında da hiç 1,1 oranının altına düşmezken bütün dünyada ‘per capita’ olarak bilinen ölçü 2022’de de Türkiye için 0,42’ydi. ”
 
 
“2023’te yıllık 550 bin satış bandını aşan on il toplam senelik satışın %68’ini oluşturdu. Bu on ilde toplamda 21,1 milyon adet bilet satışı gerçekleşirken, diğer illerin toplamı 10,2’de kaldı. Aynı toplam 2022’de 22,4 milyona 13,8’di. %68’lik satış dilimini oluşturan on ilden Bursa ve Mersin yıl geçişindeki en sert düşüşü, %16’yla yaşayan iller oldular. İzmir iki yıllık dilimde sinema seyircisinin sayısını sabit tutarken Eskişehir ise 2023’te bilet satışını %1 oranında geliştirdi.”
 
 
“2023’ün sinema vizyonu takvim yılında 362 adet yerli ve yabancı menşeili sinema filmi gösterime girdi. Bu filmlerin 144 adedi Türkiye yapımlarından oluştu. Vizyona çıkan bu Türkiye yapımlarının yanı sıra eser işletme belgesi alıp 2023’te sinema gösterimi için perdeyi tercih etmeyen 58 film daha yapıldı. Bu filmlerden 15’i belgesel tarzındaydı. Herbiri otuz dakikadan uzun süreye sahip olan bu vizyon dışında kalan yapımların toplam süresi 5.305 dakika olarak hesaplandı.”
Deniz Yavuz’dan ‘2023 TÜRKİYE SİNEMASI VİZYON RAPORU’
(bilgi@antraktsinema.com adresinden talep edilebilir ve bilgi alınabilir.)
 
Deniz Yavuz
 
 
Yazar hakkında:
Deniz Yavuz
3 temmuzda, İstanbul’un Ortaköy semtinde doğdu. 2014 yılından bu yana yaşamını Muğla’nın Bodrum ilçesinde sürdürüyor. 1989 yılında Etiler Özel İdeal İlkokulu’nu bitirdi. 1990 yılında Zonguldak Atatürk Lisesi’nde 1991 yılında aynı şehirde Fener Lisesi’nde orta birinci sınıfa gitti. Orta iki ve üçüncü sınıfı İstanbul Bostancı Orta Okulu’nda tamamladı.Lise öğrenimi için Tarabya Cent Koleji’ne geçti. Lise hazırlık ve birinci sınıfı burada tamamladı. Lise ikinci ve üçüncü sınıfı Tarabya Yeni Yıldız Koleji’nde okudu ve 1996 yılında bu okuldan mezun oldu. 1994 yılında babasının çıkardığı Antrakt Sinema Gazetesi’nin künyesine idareci göreviyle girerek sinema alanındaki çalışmalarına başladı.
 
1997 yılında yetenek sınavı ile Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-Tv bölümüne girdi. Bu bölümde Zafer Doğan, Selahattin Yıldız, Ömer Saydam Uysal, Alim Şerif Onaran, Semir Aslanyürek, Bülent Vardar, Bülent Erçetin, Sabri Özaydın ve 
Onur Eroğlu’ndan sinema eğitimi aldı. 
 
Sinema yıllıkları ve kitapları yayımladı. Türkiye’de ilk kez sinema alanında düzenlenen akademisyenler toplantısını gerçekleştirdi. (2004) Festivallerde danışmanlık ve jüri üyeliği görevlerinde bulundu. 1999 yılında Rahmi Çakmak’la 50 günde, 20 bin km yol gidip, 12 bin kare fotoğraf çekerek ülkenin bütün illerinde hizmetini sürdüren sinema salonlarını arşivledi. Yurt içi ve yurt dışı film festivallerinde danışman ve jüri olarak görev aldı. Yönetmen olarak kısa filmler çekti. (‘Hayat Fani’-1998-7’, ‘Kefen’-1998-5’, ‘Şah’-1988-3’, ‘Çavuşu Kurtarmak’-1999-8’, ‘Üçleme’-1999-7’) Kısa film ve sinema filmi senaryosu yarışmaları düzenledi. (Sinema filmi senaryo yarışmaları: 1997, 1999, 2002, 2012, Kısa film senaryo yarışmaları: 2001, 2004, 2007) 
 
Türkiye’deki sinema seyirci sayıları ve gişe hasılatları üzerine yaptığı çalışmalar yurt içinde ve yurt dışında kaynak olarak kabul edildi. Türkiye sinemalarında ücretsiz olarak sinemaseverlerle buluşan Antrakt Sinema Gazetesi’ni (899 hafta/sayı) ve aylık
Antrakt Sinema Dergisi’ni (80 ay/sayı) 1997 – 2012 yılları arasında yayımladı. Babası 
Saim Yavuz ve onun ortakları Turgut Yasalar ve Hüseyin Kuzu’dan aldığı, zamanla ansiklopedileşen, öncü yayımlar Antrakt Sinema Gazetesi ve Antrakt Sinema Dergisi bünyesinde Türkiye sinema yayımcılığında bir çok ilke imza attı. Film künyeleri ve vizyon verileriyle, filmlerin gişe bilgilerini bugün de dijital arşivleme yöntemiyle aralıksız olarak muhafaza etmektedir. ‘Türkiye Sinemasının 22 Yılı’ isimli bir araştırma kitabı yazdı. 2000’li Yıllar Türkiye Sineması isimli kitabı hazırladı. 30.08.2002 tarihinde ‘Jeepers Creepers’ isimli yabancı filmin Türkiye sinemalarına dağıtımını gerçekleştirdi.
 
1996 – 2016 yılları arasında SİYAD – Sinema Yazarları Derneği’nin genel sekreterlik görevini aralıksız olarak yaptı. Bu 21 yıllık dönemde SİYAD’ın gelenekselleşen ödül törenlerinin yaratıcı yönetmenliğini Atilla Dorsay’la birlikte üstlendi. Atilla Dorsay, Mehmet Açar, Murat Özer, Tunca Arslan, Melis Behlil ve Alin Taşçıyan’ın başkanlıklarında yönetim kurullarında yer aldı. 
 
2002 yılında kültür, sanat, turizm ve eğlence alanında faliyet gösteren Bebek isimli limited şirketi kurdu ve 2011 yılında şirketin ilk film yapımı olan ‘1980’li Yıllarda Sinemamızda “Kadınlar”’ adlı belgeseli yaptı. Şirketi ile resmi yayıncı sertifikası ve film yapımcı belgesi aldı. 
 
Uluslararası veri değerlendirme ve araştırma kuruluşu Comscore’u (Rentrak – International Box Office Essentials) Türkiye sinema sektörüne kazandırdı ve 2012 yılından beri bu kurumun Türkiye temsilciliği ve genel müdürlüğünü yürütüyor. Türkiye sinema sektörünün gişe verilerini arşivleyerek sektör içine raporlayan tek bağımsız ve resmi kurum Antrakt’ın genel yönetmenlik görevini sürdürmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 2020 yılında kurduğu İstanbul Turizm Platform’u Kültür-Sanat Komisyonu üyesidir. Avrupa’da çalışmalarını sürdüren MediaSalles ve European Audiovisual Observatory’nin resmi üyesi olan Deniz Yavuz, Türkiye sinema verilerini bu platformlarda çalışmalarıyla temsil etmektedir.
 
Kendi şirketi bünyesinde festival, sinema proje – eğitimleri ve sinema filmi prodüksiyonları gerçekleştirmektedir. Antrakt’ın internet sitesine sinema yazıları yazar ve sinema piyasası alanında araştırmalar yayımlar. Babası Saim Yavuz’un sahibi olduğu Çorlu Leya Sineması (1996), Çanakkale Leya Sineması (1997) ve Levent Kültür Merkezi (1999)’nde görevli olarak çalıştı. Sinema alanındaki çalışmalarının yanı sıra yeme-içme ve eğlence sektöründe de çeşitli işletmeler açtı, çalıştırdı. Karaköy Lokantası (2000) ve ‘Dirty’ (2006) isimli gece kulübünün kurucusudur. Annesi Ayşe Sema’nın, döneminin öncü mekanlarından Zencefil (1992-1993), Safran (1994-1995-2004-2005) ve Kestane (1995-1999) gibi işletmelerde garsonluk, işletmecilik ve ortaklık görevlerinde bulundu. Profesyonel futbolcu ve satranç lisansları bulunan ve İngilizce bilen Deniz Yavuz’un iki oğlu var.
 
• Türk Filmleri Sözlüğü 1997-2002 4. Cilt / ‘Yayıma hazırlayan’ (Agah Özgüç’ün)
• 1997-2012 Antrakt Sinema Gazetesi (780 sayı) / ‘Yayımcı – Genel yönetmen’ (Özgür Şeyben’le’)
• 1997-2010 Antrakt Sinema Gazetesi (12 sayı) / ‘Yayımcı – Genel yönetmen’ (Burçak Evren’le)
• Analysis of the Turkish Film Industry- Berlinale – 2001 / ‘Editör’ (Kadri Yurdatap’la)
• Analysis of the Turkish Film Industry- Berlinale – 2002 / ‘Editör’ (Kadri Yurdatap’la)
• Türk Sinemasının Doğum Günü – 2003 / ‘Yayıma hazırlayan’ (Burçak Evren’in)
• 1. Bursa İpekyolu Film Festivali – 2006 / Festival Danışmanı
• 2. Bursa İpekyolu Film Festivali – 2007 / Festival Danışmanı 
• Turkish Films in Berlin – 2008 / ‘Editör’ (Kadri Yurdatap’la)
• 1980’li Yıllarda Sinemamızda “Kadınlar” – 2011 / Yapımcı (İlhami Algör’ün)
• Darbeli Düşler: 80’lı Yıllar Türkiye Sineması – 2011 / Yayım yönetmeni (Özgür Şeyben’in)
• 48. Antalya Altın Portakal Film Festivali – 2011 / Festival Katalog Editörü
• 49. Antalya Altın Portakal Film Festivali – 2012 / Festival Katalog Editörü
• HD Sinematografi – Haziran 2012 / ‘Yayın Koordinatörü’ (Sema Hürmüz Fener’in)
• Her Şeye Rağmen Ayakta: 90’lı Yıllar Türkiye Sineması – 2012 / Yayım yönetmeni (Şükran K. Esen’in)
• Türkiye Sinemasının 22 Yılı – 2012 / Yazar
• Yeni Bir Yüzyıla Merhaba: 2000’li yıllar Türkiye Sineması – 2012 / Editör
• 50. Antalya Altın Portakal Film Festivali – 2013 / Festival Katalog Editörü (Melike Işık Durmaz’la)
• Turkey Filming Guide Book – 2014 / ‘Yayıma hazırlayan’
• 52. Antalya Altın Portakal Film Festivali – 2015 / Festival Katalog Editörü
• 52. Antalya Altın Portakal Film Festivali – 2015 / Festival Danışmanı 
• Türkiye Sinemasının Dijital Serüvenindeki Son Beş Yıl – Ekim 2016 / Yazar
• 53. Antalya Altın Portakal Film Festivali – 2016 / Festival Ulusal Danışmanı 
• Bahçeşehir Üniversitesi Yapımcılık Akademisi – 2018 / Eğitmen

Rudolph Valentino – Sessiz Sinemanın Latin Aşığı

posted in: Sinema Tarihi | 0

Asıl adı “Rodolfo Alfonso Raffaello Piero Filiberto Guglielmi” olan Rudolph Valentino 6 Mayıs 1895 de Castellaneta İtalya’da 4 çocuklu orta sınıf bir İtalyan ailesinin 3. çocuğu olarak doğdu.

Çok kısa sürede ünlü bir dansçı olan Rudolph 1919 da çıktığı bir turne esnasında aktör “Norman Kerry” ile tanıştı ve onun  tavsiyesi ile  bazı kısa filmlerde ufak roller alarak sinema kariyerine başladı.

Rudolph Valentino 1913 de Amerikaya göç ederek New York’a geldi.

Rudolph Valentino İlk evliliğini yarı – Cheroke  Yerlisi  yıldız “Jean Acker” ile yaptı. Kısa sürede ayrılan çift hakkındaki  dedikodulara göre daha düğün gecesi kendini otel odasına kilitleyen genç karısı aralarında hiç bir cinsel birleşme olmasına izin vermediği için evlilikleri yürümemiştir.

1921 de vizyona giren Yönetmen “Rex Ingram” ın ünlü filmi “The Four Horsemen of The Apocalypse = Cehennemin Dört Atlısı” filmi ona aradığı şöhreti getirdi.

1922 yılında sanat yönetmeni ve kostüm tasarımcısı “Natacha Tambova” ile evlendi.

Aynı sene “Lila Lee” ve sessiz sinemanın ünlü vamp yıldızı “Nita Naldi” ile birlikte oynadıkları “Blood and Sand” filmi gösterime girerek Valentino’yu dönemin en ünlü erkek Starı yaptıysa da 1923 yılında bağlı bulunduğu Paramount Pictures ile düştüğü anlaşmazlık sonucu bir süre hiç film çeviremedi.

1925 yılında Paramounth aktörün United Artists ile anlaşmasına izin verdi ve bu dönemde Alexander Pushkin’in bir hikayesinden uyarlama  “The Eagle” ve daha önce çektiği “The Sheik” filminin devamı olan ve ünlü Macar asıllı yıldız “Vilma Banky” ile beraber rol aldığı “The Son of The Sheik” filmlerini çekti.

Stüdyo’nun kıskançlığından dolayı film setlerine girmesine izin vermediği eşi Natacha’dan 1922 yılında boşandı ve Polonya asıllı yıldız “Pola Negri” ile yaşamaya başladı. 

Bir süre sonra artık bir sinema ikon’una dönüşen Valentino hakkında otel odasında bulunan pudra kutuları yüzünden eş cinsel olduğu dedikoduları çıktı.

Bu dedikodulara çok üzüldüğü söylenen aktör New York’daki Ambassador Otelinde mide kanaması geçirdi.

Başarılı bir ülser ameliyatına  rağmen operasyondan sekiz gün sonra 23 Agustos 1926 da henüz 31 yaşında yaşama veda etti.

Başlı başına dramatik bir gösteri olan New York’ daki  cenaze törenine 100000 kişilik bir hayran ordusu katıldı.

Cenazeye siyah elbiseli muhafızlar eşlik ediyordu (bunların Musolini tarafından gönderilen faşist askerler olduğu söylenmişse de daha sonra sadece kiralanan figüranlar oldukları ortaya çıkmıştır), insanların camlarda ağlaşarak seyrettiği törenden sonra cenaze trenle gömüldüğü Hollywood’a nakledildi.

Zehirlendiği de iddia edilen Rudolph Valentino’nun hayranları ölüm yıldönümülerinnde ünlü filmindekine benzer şeyh elbiseleri giyerek “Hollywood Forever Cemetery” deki mezarını yıllarca ziyaret ettiler. 

Rudolph-Valentino
  ” The Son of The Sheik – Şeyh’in Oğlu” Poster

 

Rudolph_Valentino-4
Rudolph_Valentino
Rudolph-Valentino-
“The Sheik”

Mavi Melek – Der Blaue Engel

posted in: Sinema Tarihi | 0

Mavi Melek – Der Blaue Engel

Sinema tarihine damga vuran filmler serisi.

Sesli Sinemanın başlangıcı 1930 ve 1960 dönemi.

“Mavi Melek = Der Blaue Engel – 1930”

Yönetmen: Josef von Sternberg, Senaryo: Robert Liebmann, Karl Zuckmayer, Karl Vollmoeller, Görüntü: Günther Rittau, Hans Scheeberger, Müzik: Frederic Hollander, Otto Hunte, Emil Hasler,  Oyuncular: Emil Jannings, Marlen Dietrich, Kurt Gerron

Süre: 98 dakika

Menşe: Almanya.

Sessiz sinemanın etkisini tümüyle yetirdiği bir dönemin başlangıcında çekilen bu Alman filmi İngiltere ve özellikle Amerika’da büyük yankılar uyandırmıştır.

Ünlü yazar  Heinrich Mann’ın romanından uyarlama olan bu film o sıralarda ABD’de yaşayan ve Alman Kara Film’lerinin Amerika’daki ilk uygulamalarını gerçekleştiren yönetmen Sternberg’e memleketinden gelen bir öneri olarak sunuldu.

Mavi Melek Projesi için düşünülen isimler, filmin de büyük ölçüde başarısını borçlu olduğu müthiş oyuncu Emil Jannings ve Brigitte Helm idi. Almanya’ya giden Sternberg orada 30’lu yaşlarına merdiven dayamış ve oynadığı filmlerle henüz başarıyı yakalayamamış olan Marlene Dietrich ile tanıştı ve erkekleri etkileyerek yok edişe sürükleyen vamp kadın Lola-Lola rolünü büyük bir sürpriz yaparak ona verdi. İkilinin yedi yıl sürecek olan duygusal beraberlikleri de böylece başlamış oldu.

Saplantılı bir aşk ve buna bağlı bir yok oluş hikayesini anlatan filmin konusu ise kısaca şöyledir; bir gece kulübünde şarkı söyleyen Lola-Lola  Profesör Unrat ile tanışır ve onun saygın kişiliğinden etkilenerek bir nevi hami olarak algılarken Profesör Unrat Lola-Lola’ya şehvetli bir aşk ile bağlanacaktır.

Bir aşk ve baştan çıkarma öyküsünün anlatıldığı filmin sonunda Unrat tüm bu saygın kişiliğini ayaklar altına alarak kaçınılmaz bir yok oluşa sürüklenecektir.

Alman sinemasının o dönemlerde çok düşkün olduğu düşüş, yok oluş ve mazoşizm temalarını  işleyen bu filmin kostüm ve dekorları da çok başarılıdır. Müzikleri ise tüm dünyayı dolaşmış ve hala günümüzde de dinlenmektedir. Dietrich’in erkeğin cinselliğinin kullanılarak aşağılanmasına aldırmayan femme fatale rolü sinemayı yıllar boyu etkilemiştir.

Mavi-Melek-1

Andrei Tarkovsky’nin en beğendiği 10 film

posted in: Film Yönetimi | 0

10 Movies Andrei Tarkovsky’nin liked best:

  1. Le Journal d’un curé de campagne (Robert Bresson, 1951)
  2. Winter Light (Ingmar Bergman, 1963)
  3. Nazarin (Luis Buñuel, 1959)
  4. Wild Strawberries (Ingmar Bergman, 1957)
  5. City Lights (Charlie Chaplin, 1931)
  6. Ugetsu Monogatari (Kenji Mizoguchi, 1953)
  7. Seven Samurai (Akira Kurosawa, 1954)
  8. Persona (Ingmar Bergman, 1966)
  9. Mouchette (Robert Bresson, 1967)
  10. Woman of the Dunes (Hiroshi Teshigahara, 1964)

 

 

Federico Fellini’nin En beğendiği 10 Film.

posted in: Film Yönetimi | 0
  1. The Circus/City Lights/Monsieur Verdoux (1928, 1931, 1947, Charlie Chaplin)
  2. Any Marx Brothers or Laurel and Hardy films
  3. Stagecoach (1939, John Ford)
  4. Rashomon (1950, Akira Kurosawa)
  5. The Discreet Charm of the Bourgeoisie (1972, Luis Buñuel)
  6. 2001: A Space Odyssey (1968, Stanley Kubrick)
  7. Paisan (1946, Roberto Rossellini)
  8. The Birds (1963, Alfred Hitchcock)
  9. Wild Strawberries (1957, Ingmar Bergman)
  10. 8 1/2 (1963, Federico Fellini)

Trajedi ve Drama

posted in: Tiyatro | 0

Trajedi ve Drama

Trajedi:

Yunanca tragoidia’dan gelen bir kelimedir; tragos (keçi) ve oidie (türkü) sözcüklerinin birleşmesiyle “keçilerin türküsü” anlamında kullanılır.

Tiyatro türleri arasında en önemli iki tür olarak Trajedi ve Drama sayılabilir.

Trajedi, tür olarak kişilerde korku, heyecan ve acındırma duyguları oluşturarak ders vermeyi amaçlayan en eski tiyatro çeşididir. En önemli özelliği ile, Şiirsel olarak yazılması ve değişmez kurallara bağlı olmasıdır. Bu özelliği diğer tiyatro çeşitlerinden ayrılır.

Klasik trajedi Aristoteles tarafından kuramsallaştırılmıştır.

Trajediler genellikle beş perdelik oyunlardır.

Eski Yunan’da başlayan bu eserler ortalama 3 ya da 6 perde olurdu. Dekor bulunmaz, ancak sahnenin bir köşesinde olayların sebep ve sonuçlarını anlatan bir koro yer alırdı.

Klasik trajedilerde, karakterler, kral, kraliçe, prenses, eski Yunan’ın tanrı ve yarı tanrıları gibi en üst tabaka kişilerinden seçilirdi. Karakterler arasında geçen olaylarla, insanların tutkularının, zayıflıklarının, iradeye bağlı yüce davranışlarla çatışmaları etkileyici biçimde anlatırdı.

Özellikle karakterlerin bir “katarsis“, yani arınma sürecinden geçmeleri şarttı. Bu da ancak kahramanın büyük bir hata yapması, bu nedenle acı çekerek arınması ve bu süreç sonunda doğru özü bulmasıyla gerçekleşebilirdi.

Yunan tragedya yazarları, oyunlarında bu günah-ceza kavramları üzerinde sürekli durmuşlardır.

Yunanlılar için gurur, kesinlikle cezalandırılması gereken  en kötü huylardan biriydi. Nemesis, gururlu olanları ve bu gururlarına kapılarak davranışta bulunanları şiddetle cezalandıran bir tanrıdır..

Trajedilerde olay, zaman ve çevrede birlik demek olan “üç birlik kuralı” benimsenmiştir. Ayrıntıya girmeden tek bir olay gösterilir. Olayın baş ve son tarafları, sebepleri ve sonuçları gerektiğinde koronun ağzından halka duyurulur. Buna “olay birliği” denir. Trajedide olayının bir günde bittiğinin gösterilmesine “zaman birliği, tek bir şehrin belli bir köşesinde başlayan, olayın yine orada bitmesine de çevre (mekân) birliği” denir.

Trajedi şairleri mısralarının derin anlamlı ve bilgelik içerikli olmasına özen göstermişler, parlak söylevleri andıran yüksek ve asil bir üslup kullanarak, kaba ve niteliği düşük sözlere yer vermemişlerdir.   Bu bağlamda Trajedi ve Drama  türleri arasında bir benzerlik de kurulabilir.      

Trajedilerde töre ve gelenekler, ahlak, kader değer verilen bir olgulardır. Amaç, “insanın acılarının ifade edilerek seyircilerin ruhunda korku ve merhamet uyandırılması” dır.

 Bazı klasik trajedi örnekleri olarak; Sophokles’in  “Kral Oidipus”u, Euripides’in  “Andromakhe”ı ve Ariskhylos’un Titan Prometheus’un hikâyesini anlattığı, “Zincire Vurulmuş Prometheus”u, sayılabilir.

 Yunan ve Roma dönemi trajedilerinin kuramsallaştırdığı bu kurallar daha sonra modern tiyatroda değişikliğe uğrayarak uygulanmıştır. Bazı oyun yazarları özellikle bu kurallarla oynayarak farklı türler yaratmıştır. Örnek; Bertolt Brecht ve Epik Tiyatro.

Trajedi ve Drama türünün diğer bir örneği Drama da üstünde önemle durulması gereken bir türdür.

 Drama:

Trajediyle komediyi bir araya getiren bir tiyatro çeşididir.

Modern tiyatronun sürekli olarak aristokrat zümrenin yaşayışını veya sadece hayatın gülünç taraflarının sahneye aktarılmasını yeterli bulmayarak yaşamı birçok tarafıyla temsil edebilme isteğinden doğmuştur.

Üç birlik kuralını kesinlikle reddeden bu türün eserlerinin uzunluğu üç perdeden beş perdeye değişebilir ve düzyazı ve şiirsel halde yazılabilir. Toplumcu ve milli konuları işlerken kanlı ve çirkin olayların yanı sıra, gerçekçi olayları da seyirciye göstermekten çekinmez.

Konuları tarihten ve hayatın acıklı veya gülünç, çirkin veya güzel her olayından alınabilen dramda umut, neşe, kuşku, tasa, facia, kader ve komik davranışlar bir arada bulunabilir. Her türlü karaktere yer verilirken, kahramanları (alt – üst) her sınıftan seçilebilir.

Dramın ciddi ve ağırbaşlı yazılmış şekline “piyes”, duygulandırıcı ve heyecan verici olanına “melodram” denir. 

Melodram müzikli oyun demektir, yalnız günümüzde müzik kısmı atılmıştır.

Kahramanları cin, peri, dev gibi düşsel varlıklar olan ve belirsiz bir yer ve zamanda geçen  “feeri” ise yine bir dram türüdür ve bir masalın sahneye konulmuş şeklidir.

Trajedi-ve-Drama
Muhsin Ertuğrul

 

Trajedi-ve-Drama
Machbet

 

95. Oscar Ödülleri’nde Uluslararası Uzun Metrajlı Film dalında yarışacak iki ilginç film.

posted in: Sema Fener Yazıları | 0

“The Blue Caftan”  En İyi Uluslararası Uzun Metrajlı Film Ödülü’ Fas  adayı.

95. Oscar Ödülleri’nde ilginç filmlerin başında bu şaşırtıcı derecede sıcak bir gay hikayesi geliyor.

Fas’ta İşlettikleri elbise dükkanını devam ettirmekte zorluk çeken yaşlı bir çift, genç bir çırağı işe alırlar. Bu genç çırak işe başladığında ağzından çıkan ilk kelimelerden biri “Hızlı çalışıyorum” olur. Bu aynı zamanda “Mavi Kaftan” ın yönetmeni Maryam  Touzani’nin yaklaşımını da tanımlıyor; Touzani, basit öncülünü o kadar hızlı bir şekilde kuruyor ki, tüm filmi beş dakika içinde çözdüğünüzü düşünebilirsiniz. Karısıyla para konusunda kavga eden içine kapalı bir eşcinsel terzi, bu genç adama akıl hocalığı yapmaya başlar.

Ancak bu öncülü statükoyu havaya uçurmak için kullanmak yerine, Touzani titizlikle geriye doğru çalışıyor ve bu ilişkilerde tahmin edebileceğimizden çok daha fazlası olduğunu gösteriyor. Ve neredeyse her fırsatta beklentileri altüst eden şaşırtıcı derecede sıcak bir hikâye yaratıyor. “Mavi Kaftan”, cinselliğini geç keşfeden eşcinsel bir adam hakkında bir film olsa da, özündeki aşk hikayesi gerçekten onunla karısı arasında bir hikaye; birlikte geçirilen bir ömür boyunca oluşabilecek arkadaşlık ve anlayışla ilgili. Touzani’nin kaçınılmaz ikinci sınıf özelliği,  evlilik kurumunun bir savunması; bir ömür boyunca bir insan diğerinin bilmediği yeni özelliklerini keşfedebilir

Yönetmen: Maryam Touzani

“The Blue Caftan”

“Joyland” Pakistan’ın 95. Oscar Ödülleri Uluslararası Uzun Metrajlı Film Adayı da bir gey hikâyesi.

Filmde Ali Junejo, yedek dansçı olarak işe girdikten sonra trans bir sanatçıya (Alina Khan) aşık olan evli bir adamı canlandırıyor. Bastırılmış duyguların hassas ve çoğu zaman üzücü bir portresi olan  “Joyland” hikayesinde kahraman içten gelen arzularıyla uzlaştıkça duygusal bir katarsise  dönüşür  

“Joyland”, Saim Sadiq’in ilk uzun metrajlı yönetmenlik denemesinde yazıp yönettiği 2022 yapımı Urduca ve Pencapça drama filmi. Filmde Ali Junejo, Rasti Farooq, Alina Khan, Sarwat Gilani ve Salmaan Peerzada rol alıyor.

Dünya prömiyerini 23 Mayıs 2022’de Cannes Film Festivali’nde Caméra d’Or için yarıştığı ‘Un Certain Regard – Belirli Bir Bakış’ bölümünde yaptı. Böylece “Joyland”, Cannes Film Festivali’nde prömiyeri yapılan ilk Pakistan filmi oldu ve gösteriminden sonra ayakta alkışlandı. Ayrıca festivalde en iyi LGBTQ, queer veya feminist temalı film dalında Jüri Ödülü ile Queer Palm ödülü kazandı. 

Pakistan’da eş cinsellik yasaklanmış olsa da Film, 18 Kasım 2022’de Pakistan’da gösterime girdi.  Akademi Ödülleri’nde En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film dalında Pakistan’ı temsil ediyor.

Oyuncular: Lubna Azabal, Saleh Bakri, Ayoub Missioui

2022 Cannes Film Festivali, Belirli Bir Bakış FIPRESCI Ödülü

2022 Vancouver Uluslararası Film Festivali Panorama İzleyici Ödülü

“Joyland”