Karakter Gelişimi ve Senaryo

Karakter Gelişimi ve Senaryo

Bir senaryonun en önemli elementleri karakterlerdir diyebiliriz. Çünkü karakter olamadan hikâye olmaz. Hikayeyi oluşturan ve ileriye taşıyan karakterlerdir. Karakterler önemlidir.

İster (protagonist) kahraman, ister (antagonist) düşman veya yan karakterler geliştiriyor olun, bir karakterin özü gelişimleri içindedir. Karakter Gelişimi, her harika ve unutulmaz karakterin temelidir

Karakter Gelişimi nedir diye sorarsak şöyle cevap verebiliriz. Onlara duygusal derinlik kazandırarak inandırıcı ve gerçekçi bir kurgusal karakter yaratma sürecidir. Karakterinizin insan, hayvan veya antropomorfize (İnsanı nitelikler kazandırılmış) bir nesne olması fark etmez.

Genellikler Karakter Gelişimi iki alanda olur: iç ve dış. İçsel karakter gelişimini, karakterinizin eylemleri için temel hedefleri ve motivasyonları olarak düşünebilirsiniz.

Dış gelişimde onları yaşamda oldukları kişi yapan fiziksel özellikler, mücadeleler ve yara izi vs.

İç Karakter Gelişimi, karakterinizin içinde neler olup bittiğini izler. Ve yazdığınız kişinin kafasının içindedir. Bu gelişim iç ve dış çatışmaları da yansıtacaktır.  Bu çatışmalar karaktere bazı görevler yükler. Karakter bu görevleri yerine getirmek için eylemlerde bulunacak bu eylemler başka eylemler doğuracak ve hikaye ilerleyecektir, ta ki kahraman hedefine ulaşana kadar. Bu yolda yaşanan başarısızlık ve başarı hikayenin plot noktalarını doğuracaktır.

Dış karakter gelişiminde karakterlerin hikâye ilerledikçe geçirdikleri fiziksel değişiklikleri ortaya koymak isteriz. Bu kıyafet, saç modeli, makyaj, aksesuar, silah vs gibi dış görünümü inşa eden unsurlarda ortaya çıkar. Sona giden yolculuk boyunca kız veya erkek kahraman saçlarını kazıyabilir, hanım hanımcık bir kız bir anda bir parti kızı gibi giyinebilir. “Taxi Driver” da Travis Bickle (Robert De Niro, “Terminatör” de Sarah Connor (Linda Hamilton). Bugün artık bir Kült Klasik haline gelen bu filmlerin Kahramanlarımdan Travis Bickle kendine bir misyon yükledikten sonra saçlarını kazır ve eski bir komando ceketi giyerek militer bir görünüme bürünür. Sadece bir garson kız olan Sarah Connor da oğlunu korumak ve makineleri engellemek amacına bağlandıktan sonra tüm görünümü değiştirerek bir kadın asker görünümüne bürünür.

Karakterlerinizin hikâyede ilerledikçe öz dönüşümsel olmaları gerekir. Böylece hem içlerinde olup bitenle başa çıkmalarına yardımcı olur hem de dışarıya verecekleri tepkiyi kolaylaştırır.

Andrei Tarkovsky diyor ki…

“Sinemada bir yönetmen bireyselliğini her şeyden önce zaman duygusuyla, ritimle ifade eder. Ritim, ayırt edilebilir stilistik özelliklerle bir esere renk verir. Ritim bir filmde doğal olarak ortaya çıkmalı, yönetmenin doğuştan gelen yaşam duygusunun bir işlevi olmalı ve zaman arayışıyla bağdaşmalıdır.”

In the cinema a director expresses his individuality first and foremost through his sense of time, through rhythm. rhythm gives colour to a work by distinguishable stylistic characteristics. Rhythm must arise naturally in a film, a function of the director’s innate sense of life and commensurate with his quest for time.

 

Andrei Tarkovsky diyor ki…

“Belli bir anlamda geçmiş, bugünkünden çok daha gerçektir. Başka bir deyişle daha istikrarlı, daha esnektir. Şimdiki zaman, parmakların arasında kum gibi kayar ve kaybolur, ancak hatırlandığında var olur. ”  

“In a certain sense the past is far more real, or at any rate more stable, more resilient than the present. The present slips and vanishes like sand between the fingers, acquiring material weight, only in its recollection.”

 

Sinema Senaryolarında diyalog

Sinema Senaryolarında diyalog

Önemi ve anlamı üzerine bazı ipuçları.

Sinema görsel bir anlatım olmasına rağmen Sinema Senaryolarında diyalog senaryonun en önemli unsurlarından biridir. İnsan jest ve mimiklerin yanı sıra ağzından çıkan ses ve kelimelerle iletişim kurar. Bir filmde yer alan karakterler ses, söz, jest ve mimik bütünlüğü içinde kendilerini ifade ederler. Sinemanın en görsel türlerinde bile diyalogların işlevi vardır. Hatta sessiz filmlerde bile mimikler ve ara yazılarla aktarılan bir çeşit diyalog olduğunu söyleyebiliriz.

Diyaloglar film senaryosunun dramatizmini oluşturan kahramanların kendilerini ifade etmesine sağlar ve giriştikleri değişik işlemleri anlamamıza yardımcı olur.

Filmin konuşma örgüsü izleyicinin bireysel belleğine hitap ettiği için günlük yaşamın konuşma örgüsüne benzerlik gösterir ama yaşamsal gerçeklik ile filmsel gerçeklik birbirinden farklıdır…

Tiyatro hikayesi diyaloglarla gelişirken, söz sinemada çok daha ekonomik kullanılır.

Sinema senaryolarında diyalog’ lar tiyatro ve edebi eserden farklı olduğu- bir yerde buna avantajı da diyebiliriz – bu nokta çok önemlidir. Çünkü sinema, tiyatro veya romanın diyaloglarla ifade edebileceği birçok şeyi görsel anlatımla ifade edebilir. Senaryo yazarı az sözle çok şey anlatabilir; özlü, anlamlı, betimsel ve dinamik diyalogların seçimi yazarın işini çok kolaylaştıracaktır

Sinemada tüm eylemler bir hedefe ulaşmak için yapılır.

Karakterinizi gerekli olmadıkça konuşturmayın; amatörlerin yaptığı en büyük hatalardan biri budur. Sadece bir sahnede oldukları için konuşan karakterler yaratmaktır.

Sinema Senaryolarında diyalog’lar, gerçek hayattaki gibi rastlantısal, konunun dışına çıkan, tekrarlayan ve çoğu zaman gereksiz konuşmalar değildir. Dramatik diyaloglar planlı ve amaçlı bir şekilde düzenlenir.

Karakterlerin ne söyledikleri değil, ne yaptıkları önemlidir.

Örneğin çapkın bir karakter ilişkide olduğu değişik kadınlara “seni seviyorum” diyebilir. Ancak onu tanımlayan eylemleridir.

Dramalarda yalan söylemek iyidir.  Yalan söyleyen diyaloglar seyirci  açısında her zaman ilginçtir. Çünkü izleyici için karşı tarafın bu yalanı  anlayıp anlamayacağını öğrenmek bir merak kaynağıdır. Merak da izleyiciyi olaya bağlı tutar.

Çatışma; Sinema senaryolarında diyalog kurmanın en kolay yollarından biri çatışmadır. Sinemanın anlatımı çatışmaya dayanır; bir karakter bir şey isterken diğer karakter başka bir şey ister ve bu da hikayeyi ilerletir.

“Sözcükleri savurmayın, koruyun” Lajos Egri

Mavi Melek – Der Blaue Engel

Mavi Melek – Der Blaue Engel

Sinema tarihine damga vuran filmler serisi.

Sesli Sinemanın başlangıcı 1930 ve 1960 dönemi.

“Mavi Melek = Der Blaue Engel – 1930”

Yönetmen: Josef von Sternberg, Senaryo: Robert Liebmann, Karl Zuckmayer, Karl Vollmoeller, Görüntü: Günther Rittau, Hans Scheeberger, Müzik: Frederic Hollander, Otto Hunte, Emil Hasler,  Oyuncular: Emil Jannings, Marlen Dietrich, Kurt Gerron

Süre: 98 dakika

Menşe: Almanya.

Sessiz sinemanın etkisini tümüyle yetirdiği bir dönemin başlangıcında çekilen bu Alman filmi İngiltere ve özellikle Amerika’da büyük yankılar uyandırmıştır.

Ünlü yazar  Heinrich Mann’ın romanından uyarlama olan bu film o sıralarda ABD’de yaşayan ve Alman Kara Film’lerinin Amerika’daki ilk uygulamalarını gerçekleştiren yönetmen Sternberg’e memleketinden gelen bir öneri olarak sunuldu.

Mavi Melek Projesi için düşünülen isimler, filmin de büyük ölçüde başarısını borçlu olduğu müthiş oyuncu Emil Jannings ve Brigitte Helm idi. Almanya’ya giden Sternberg orada 30’lu yaşlarına merdiven dayamış ve oynadığı filmlerle henüz başarıyı yakalayamamış olan Marlene Dietrich ile tanıştı ve erkekleri etkileyerek yok edişe sürükleyen vamp kadın Lola-Lola rolünü büyük bir sürpriz yaparak ona verdi. İkilinin yedi yıl sürecek olan duygusal beraberlikleri de böylece başlamış oldu.

Saplantılı bir aşk ve buna bağlı bir yok oluş hikayesini anlatan filmin konusu ise kısaca şöyledir; bir gece kulübünde şarkı söyleyen Lola-Lola  Profesör Unrat ile tanışır ve onun saygın kişiliğinden etkilenerek bir nevi hami olarak algılarken Profesör Unrat Lola-Lola’ya şehvetli bir aşk ile bağlanacaktır.

Bir aşk ve baştan çıkarma öyküsünün anlatıldığı filmin sonunda Unrat tüm bu saygın kişiliğini ayaklar altına alarak kaçınılmaz bir yok oluşa sürüklenecektir.

Alman sinemasının o dönemlerde çok düşkün olduğu düşüş, yok oluş ve mazoşizm temalarını  işleyen bu filmin kostüm ve dekorları da çok başarılıdır. Müzikleri ise tüm dünyayı dolaşmış ve hala günümüzde de dinlenmektedir. Dietrich’in erkeğin cinselliğinin kullanılarak aşağılanmasına aldırmayan femme fatale rolü sinemayı yıllar boyu etkilemiştir.

Mavi-Melek-1

Belgesel Filmler ve Türleri

Belgesel Filmler

Belgesel senaryoları da kurmaca uzun- kısa metraj film senaryolarında kullanılan ana kurallara dayanarak yazılır ama belgesellerin doğalarından gelen kendilerine has bazı farklılıkları vardır.

Belgesel Filmler kurmaca olmayan gerçeklere dayanır; gerçek olaylar, gerçek duygular, gerçek insanlar, kültürler anlatılır. Belgesel senaryoları daha esnektir, kurmaca film senaryolarının yazımında kullanılan izleyicinin tüm ilgisini yakalamak amacıyla tasarlanmış sıkı kurallar, ön kabuller, belgesel senaryolarında yoktur. Bir belgesel kalbinde o filmi yapmanın amacı olan bir mesaj taşımakla beraber gerçek dünyada geçerli olan kurallara uyar.

Birçok belgeselciye göre belgesel yapımı kendinden gelişen organik bir prosestir ve filmci olayları yaşarken filmini yapar. Özellikle filmci kendi kontrolu dışında cereyan eden olayları – siyasi miting, kalkışma, protesto, gösteri, doğa olayı vs gibi – kaydediyorsa elindeki yazılı metnin –eğer varsa- pek değer taşımayacağı iddia edilir.

Önceden yazılmış bir senaryo, iyi bir film ile kötü bir film arasındaki farkı yaratan ana etkendir diye düşünmekte yarar vardır. Senaryo bir yolculuğu çıkarken yanınıza aldığınız haritaya benzer; yolculuk esnasında karşılaşacağınız engelleri, sürprizleri aşmak için kullanılır. Yaptığınız çalışmaları birleştirerek hikâyeyi oluşturur ve bazen sapılacak ikinci veya üçüncü bir yol olduğunu göstererek yazarı yolculuk boyunca kaybolmaktan korur.

Senaryo sorunsalının ardından şöyle bir soru da sorabiliriz; Belgesellerin doğru olması gerekir mi?

Gerçeğin, bilginin veya gerçekliğin ne olduğu konusunda hemfikir olamadığımızdan, belgesel film yapımcılarının bu konudaki tercihleri değişik olabilir.

Bu bağlamda sinema kuramcıları Belgesel Filmleri türlere ayırarak sorunsalı çözmeyi tercih etmişlerdir.

Belgesel film yapımcılarının gerçeği iletmek için kullandıkları yönteme göre belgeselleri altı alt türe kategorize etmek mümkündür.

Şiirsel Belgesel

Bu Belgesel Filmler ‘de bir hikâyeyi oluşturmak için geleneksel olarak kullanılan doğrusal hikâye akışı terk edilmiştir. Mekânsal özellikler, ritim, tempo, akış tonu gibi özelliklerden yararlanılarak görüntüler arasında bağlantı kurularak hikâye anlatılır.

Açıklayıcı Belgesel

İlk kez 1920’lerde şiirsel belgeselle birlikte ortaya çıkan bir türdür. İzleyiciye sunulacak belirli bir argüman veya bakış açısı çerçevesinde ilerler. Genel olarak, yukardan bakan otoriter bir sestir. Anlatılanın gerçekten doğru olduğunu kanıtlayan görüntülerle hikâye izleyiciye taşınır.

Propaganda belgeselleri bu türe örnek gösterilebilir.

Gözlemsel Belgesel

“Cinema Verite – Gerçekçi Sinema” hareketi tarafından desteklenen bir Belgesel Film türüdür.  Kameranın konularını kesintisiz olarak yakalamasına izin vererek gerçeği gözlemleyen ve izleyiciye aktaran bir türdür. 

Katılımcı Belgesel

Her etkinin bir tepkisi vardır. Doğrudan Sinema’nın müdahale etmeden gözlem tarzı ile hikâye aktarımı ortaya çıkınca, tam tersi bir duyarlılık da ortaya çıktı. Katılımcı belgesellerde film yapımcısı, denekler ile röportaj yaparak izleyici de hikâyeye katılmaya davet eder.

Refleksif Belgesel

Alt türlerin en Brecht’cisi olan refleksif belgesel, film yapımcısının özneyle olan ilişkisiyle değil izleyiciyle olan ilişkisiyle ilgilidir. Perdenin arkasındaki erkeği (veya kadını) seyirciye göstererek doğrudan hikâyeye katılmasını sağlar.

Dramatik Belgesel

1980’lerde refleksif alt türle birlikte ortaya çıkan dramatik belgesel, gerçeği göreceli olarak vurgular ve film yapımcısı konuyu kişisel olarak ele almayı tercih eder. Yani oyuncular ve kostümler düzenlenmiş mekanlar kullanarak bir olayı – örneğin tarihsel bir olayı- canlandırır.

Bu türün ülkemizde en iyi örneklerini veren Yönetmen Tolga Örnek’ tir. 

Tolga Örnek
Hititler

“Hititler”, 2001 ve “Gelibolu” 2005 belgeselleri.

Tabii bu türlerin hepsinden birer parça alarak karışık olarak kullanılan Hibrid belgesel diyebileceğimiz bir türde Belgesel Filmler mevcuttur.

Kaynakça: Introduction to Documentary, Bill Nichols

 

 

Andrei Tarkovsky’nin en beğendiği 10 film

10 Movies Andrei Tarkovsky’nin liked best:

  1. Le Journal d’un curé de campagne (Robert Bresson, 1951)
  2. Winter Light (Ingmar Bergman, 1963)
  3. Nazarin (Luis Buñuel, 1959)
  4. Wild Strawberries (Ingmar Bergman, 1957)
  5. City Lights (Charlie Chaplin, 1931)
  6. Ugetsu Monogatari (Kenji Mizoguchi, 1953)
  7. Seven Samurai (Akira Kurosawa, 1954)
  8. Persona (Ingmar Bergman, 1966)
  9. Mouchette (Robert Bresson, 1967)
  10. Woman of the Dunes (Hiroshi Teshigahara, 1964)

 

 

Federico Fellini’nin En beğendiği 10 Film.

  1. The Circus/City Lights/Monsieur Verdoux (1928, 1931, 1947, Charlie Chaplin)
  2. Any Marx Brothers or Laurel and Hardy films
  3. Stagecoach (1939, John Ford)
  4. Rashomon (1950, Akira Kurosawa)
  5. The Discreet Charm of the Bourgeoisie (1972, Luis Buñuel)
  6. 2001: A Space Odyssey (1968, Stanley Kubrick)
  7. Paisan (1946, Roberto Rossellini)
  8. The Birds (1963, Alfred Hitchcock)
  9. Wild Strawberries (1957, Ingmar Bergman)
  10. 8 1/2 (1963, Federico Fellini)

Trajedi ve Drama

Trajedi ve Drama

Trajedi:

Yunanca tragoidia’dan gelen bir kelimedir; tragos (keçi) ve oidie (türkü) sözcüklerinin birleşmesiyle “keçilerin türküsü” anlamında kullanılır.

Tiyatro türleri arasında en önemli iki tür olarak Trajedi ve Drama sayılabilir.

Trajedi, tür olarak kişilerde korku, heyecan ve acındırma duyguları oluşturarak ders vermeyi amaçlayan en eski tiyatro çeşididir. En önemli özelliği ile, Şiirsel olarak yazılması ve değişmez kurallara bağlı olmasıdır. Bu özelliği diğer tiyatro çeşitlerinden ayrılır.

Klasik trajedi Aristoteles tarafından kuramsallaştırılmıştır.

Trajediler genellikle beş perdelik oyunlardır.

Eski Yunan’da başlayan bu eserler ortalama 3 ya da 6 perde olurdu. Dekor bulunmaz, ancak sahnenin bir köşesinde olayların sebep ve sonuçlarını anlatan bir koro yer alırdı.

Klasik trajedilerde, karakterler, kral, kraliçe, prenses, eski Yunan’ın tanrı ve yarı tanrıları gibi en üst tabaka kişilerinden seçilirdi. Karakterler arasında geçen olaylarla, insanların tutkularının, zayıflıklarının, iradeye bağlı yüce davranışlarla çatışmaları etkileyici biçimde anlatırdı.

Özellikle karakterlerin bir “katarsis“, yani arınma sürecinden geçmeleri şarttı. Bu da ancak kahramanın büyük bir hata yapması, bu nedenle acı çekerek arınması ve bu süreç sonunda doğru özü bulmasıyla gerçekleşebilirdi.

Yunan tragedya yazarları, oyunlarında bu günah-ceza kavramları üzerinde sürekli durmuşlardır.

Yunanlılar için gurur, kesinlikle cezalandırılması gereken  en kötü huylardan biriydi. Nemesis, gururlu olanları ve bu gururlarına kapılarak davranışta bulunanları şiddetle cezalandıran bir tanrıdır..

Trajedilerde olay, zaman ve çevrede birlik demek olan “üç birlik kuralı” benimsenmiştir. Ayrıntıya girmeden tek bir olay gösterilir. Olayın baş ve son tarafları, sebepleri ve sonuçları gerektiğinde koronun ağzından halka duyurulur. Buna “olay birliği” denir. Trajedide olayının bir günde bittiğinin gösterilmesine “zaman birliği, tek bir şehrin belli bir köşesinde başlayan, olayın yine orada bitmesine de çevre (mekân) birliği” denir.

Trajedi şairleri mısralarının derin anlamlı ve bilgelik içerikli olmasına özen göstermişler, parlak söylevleri andıran yüksek ve asil bir üslup kullanarak, kaba ve niteliği düşük sözlere yer vermemişlerdir.   Bu bağlamda Trajedi ve Drama  türleri arasında bir benzerlik de kurulabilir.      

Trajedilerde töre ve gelenekler, ahlak, kader değer verilen bir olgulardır. Amaç, “insanın acılarının ifade edilerek seyircilerin ruhunda korku ve merhamet uyandırılması” dır.

 Bazı klasik trajedi örnekleri olarak; Sophokles’in  “Kral Oidipus”u, Euripides’in  “Andromakhe”ı ve Ariskhylos’un Titan Prometheus’un hikâyesini anlattığı, “Zincire Vurulmuş Prometheus”u, sayılabilir.

 Yunan ve Roma dönemi trajedilerinin kuramsallaştırdığı bu kurallar daha sonra modern tiyatroda değişikliğe uğrayarak uygulanmıştır. Bazı oyun yazarları özellikle bu kurallarla oynayarak farklı türler yaratmıştır. Örnek; Bertolt Brecht ve Epik Tiyatro.

Trajedi ve Drama türünün diğer bir örneği Drama da üstünde önemle durulması gereken bir türdür.

 Drama:

Trajediyle komediyi bir araya getiren bir tiyatro çeşididir.

Modern tiyatronun sürekli olarak aristokrat zümrenin yaşayışını veya sadece hayatın gülünç taraflarının sahneye aktarılmasını yeterli bulmayarak yaşamı birçok tarafıyla temsil edebilme isteğinden doğmuştur.

Üç birlik kuralını kesinlikle reddeden bu türün eserlerinin uzunluğu üç perdeden beş perdeye değişebilir ve düzyazı ve şiirsel halde yazılabilir. Toplumcu ve milli konuları işlerken kanlı ve çirkin olayların yanı sıra, gerçekçi olayları da seyirciye göstermekten çekinmez.

Konuları tarihten ve hayatın acıklı veya gülünç, çirkin veya güzel her olayından alınabilen dramda umut, neşe, kuşku, tasa, facia, kader ve komik davranışlar bir arada bulunabilir. Her türlü karaktere yer verilirken, kahramanları (alt – üst) her sınıftan seçilebilir.

Dramın ciddi ve ağırbaşlı yazılmış şekline “piyes”, duygulandırıcı ve heyecan verici olanına “melodram” denir. 

Melodram müzikli oyun demektir, yalnız günümüzde müzik kısmı atılmıştır.

Kahramanları cin, peri, dev gibi düşsel varlıklar olan ve belirsiz bir yer ve zamanda geçen  “feeri” ise yine bir dram türüdür ve bir masalın sahneye konulmuş şeklidir.

Trajedi-ve-Drama
Muhsin Ertuğrul

 

Trajedi-ve-Drama
Machbet

 

95. Oscar Ödülleri’nde Uluslararası Uzun Metrajlı Film dalında yarışacak iki ilginç film.

“The Blue Caftan”  En İyi Uluslararası Uzun Metrajlı Film Ödülü’ Fas  adayı.

95. Oscar Ödülleri’nde ilginç filmlerin başında bu şaşırtıcı derecede sıcak bir gay hikayesi geliyor.

Fas’ta İşlettikleri elbise dükkanını devam ettirmekte zorluk çeken yaşlı bir çift, genç bir çırağı işe alırlar. Bu genç çırak işe başladığında ağzından çıkan ilk kelimelerden biri “Hızlı çalışıyorum” olur. Bu aynı zamanda “Mavi Kaftan” ın yönetmeni Maryam  Touzani’nin yaklaşımını da tanımlıyor; Touzani, basit öncülünü o kadar hızlı bir şekilde kuruyor ki, tüm filmi beş dakika içinde çözdüğünüzü düşünebilirsiniz. Karısıyla para konusunda kavga eden içine kapalı bir eşcinsel terzi, bu genç adama akıl hocalığı yapmaya başlar.

Ancak bu öncülü statükoyu havaya uçurmak için kullanmak yerine, Touzani titizlikle geriye doğru çalışıyor ve bu ilişkilerde tahmin edebileceğimizden çok daha fazlası olduğunu gösteriyor. Ve neredeyse her fırsatta beklentileri altüst eden şaşırtıcı derecede sıcak bir hikâye yaratıyor. “Mavi Kaftan”, cinselliğini geç keşfeden eşcinsel bir adam hakkında bir film olsa da, özündeki aşk hikayesi gerçekten onunla karısı arasında bir hikaye; birlikte geçirilen bir ömür boyunca oluşabilecek arkadaşlık ve anlayışla ilgili. Touzani’nin kaçınılmaz ikinci sınıf özelliği,  evlilik kurumunun bir savunması; bir ömür boyunca bir insan diğerinin bilmediği yeni özelliklerini keşfedebilir

Yönetmen: Maryam Touzani

“The Blue Caftan”

“Joyland” Pakistan’ın 95. Oscar Ödülleri Uluslararası Uzun Metrajlı Film Adayı da bir gey hikâyesi.

Filmde Ali Junejo, yedek dansçı olarak işe girdikten sonra trans bir sanatçıya (Alina Khan) aşık olan evli bir adamı canlandırıyor. Bastırılmış duyguların hassas ve çoğu zaman üzücü bir portresi olan  “Joyland” hikayesinde kahraman içten gelen arzularıyla uzlaştıkça duygusal bir katarsise  dönüşür  

“Joyland”, Saim Sadiq’in ilk uzun metrajlı yönetmenlik denemesinde yazıp yönettiği 2022 yapımı Urduca ve Pencapça drama filmi. Filmde Ali Junejo, Rasti Farooq, Alina Khan, Sarwat Gilani ve Salmaan Peerzada rol alıyor.

Dünya prömiyerini 23 Mayıs 2022’de Cannes Film Festivali’nde Caméra d’Or için yarıştığı ‘Un Certain Regard – Belirli Bir Bakış’ bölümünde yaptı. Böylece “Joyland”, Cannes Film Festivali’nde prömiyeri yapılan ilk Pakistan filmi oldu ve gösteriminden sonra ayakta alkışlandı. Ayrıca festivalde en iyi LGBTQ, queer veya feminist temalı film dalında Jüri Ödülü ile Queer Palm ödülü kazandı. 

Pakistan’da eş cinsellik yasaklanmış olsa da Film, 18 Kasım 2022’de Pakistan’da gösterime girdi.  Akademi Ödülleri’nde En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film dalında Pakistan’ı temsil ediyor.

Oyuncular: Lubna Azabal, Saleh Bakri, Ayoub Missioui

2022 Cannes Film Festivali, Belirli Bir Bakış FIPRESCI Ödülü

2022 Vancouver Uluslararası Film Festivali Panorama İzleyici Ödülü

“Joyland”

RSS
Follow by Email