Robert Redford – bir efsane aktör
Charles Robert Redford Jr. (18 Ağustos 1936 – 16 Eylül 2025), Akademi Ödülü sahibi Amerikalı oyuncu, direktör, yapımcı ve aktivist.
Hollywood’un hemen yanı başındaki Santa Monica, Kaliforniya‘da dünyaya geldi. Üvey kardeşi William bir muhasebeci olan babasının diğer evliliğindendir. 1954 yılında Van Nuys High School’u bitirmiş ve beyzbol bursu ile Colorado Üniversitesine başlamıştır. 18 yaşında annesinin ölümünün ardından içine düştüğü bunalım döneminde yaşadığı alkol problemi nedeniyle bursunu kaybetmiştir. Eğitimini yarıda bırakınca resim tahsili için Paris’e gitti.
Fakat tek istediği şeyin aktör olmak olduğunun bilincine varınca geriye dönüp Amerika’nın ünlü Academy of Dramatic Arts okuluna kaydoldu.
1959 da Broadway’e adımını attı. 1962 yılında Neil Simon’un” Çıplak Ayak” oyununun ilk sahnelenmesinde başrollerden birini alarak tiyatroda star olmaya doğru giderken sinemaya uzandı ve “War Hunt” adlı savaş karşıtı filmde boy gösterdi.
Redford’un ilk döneminde yakışıklılığı sanki aleyhine çalışıyordu. Kusursuz görünüşü onu hep ikinci sınıf dekoratif rollere mahkûm edecek gibiydi. Görünüşüyle gerçek iç dünyası çok faklıydı ve yakışıklılığının iyi oyunculuğunu ve bilinçli aktörlüğünü dışladığı bir dönemdi bu…
Inside Daisy Clover – Papatya Yoncası, The Chase – Kaçaklar, This Property is Condemned – Lanetli Kadın, bu dönemin filmleridir.
Ama çok uzun sürmedi.
Jane Fonda ile unutulmaz bir ikili oluşturduğu Barefoot in The Park – Çıplak Ayak ve 68 ruhunun büyük özgürlük ve başkaldırı destanını perdeye taşıyan, Roy Hill’in yönettiği bir Western klasiği olan Butch Cassidy and Sundance Kid-Sonsuz Ölüm de bir başka büyük oyuncu Paul Newman ile iş birliği yaptı.

Bu ikili yine Roy Hill’in yönettiği The Sting – Belalılar filminde tekrar bir araya geldiler. Film sonsuz ölümün başarısını yenilemeye çalışan bir yapımdı ve bu sevimli soygun komedisi en iyi film dalında birkaç Oscar ödülü kazandı ve Redford’a da bir adaylık getirdi.
Redford’un yönetmen Sidney Pollack’la tanışması ve çalışmamaya başlaması ise sinema tarihinin en verimli iş birliklerinden birine yol açacaktır. İkili birlikte yarım düzineyi aşkın önemli film yapacaklardır.
Jeremiah Johnson adlı insanın doğayla ilişkisini görkemli biçimde irdeleyen yalın ve farklı bu Western’ de Redford en iyi rollerinden birini buldu.
Ardından gelen The Way We Were – Bulunduğumuz Yol, yakın Amerikan tarihinin aydınlar çerçevesinde verilen bir özetiydi sanki; farklı kimlikte ama temelde liberal ve özgürlükçü düşüncelerde birleşen iki insanın -Barbra Streisand – 30’lardan 50’lere uzanan ama ayrı geçen aşk hikayesi. Bu filmde çizdiği liberal ve çağdaş Amerikalı portresinin Redford hep korudu.
Sidney Pollock un unutulmaz filmi Akbabanın Üç Günün’de ABD’deki devlet örgütlerini FBI ve CIA’ in korkutucu yüzlerini sergiledikten sonra Alan Pacula’nın Başkanın Tüm Adamları’nda Watergate skandalını açığa çıkaran gazetecilerden Bob Woodward’u canlandırdı. Rol arkadaşı ise Dustin Hoffman’dı. Yapımcılığına da katıldığı bu film sanki onun siyasal görüşlerinin de bir aynası gibiydi.
Aile bireyleri arasındaki ilişkileri son derece yalın bir tarz da anlatılan Sıradan İnsanlar Filmi ona bir yönetmenlik dalında Oscar’ı getirdi.
Bu ödülden sonra dört yıl sinemaya ara verdi Utah yöresinde büyük bir arazi satın alarak çiftlik kurdu.
Aynı yıllarda “Sundance Institute” kurumunda gençleri ve bağımsız sinemayı finanse etmeye başladı. Ardından “Sundance Festivali” ni başlattı. Bu festival günümüzde de yalnız ABD için değil, dünya çapında bağımsız sinemanın yaşam alanlarından biri ve belki de en önemlisi sayılmakta.
1984 yılında tekrar beyaz perdeye döndü ve Barry Levinson’un The Natural filminde bir beyzbol oyuncusun yaşamını canlandırdı. Ardından yine Sidney Pollack’ın Out of Africa – Benim Afrikam filminde Meryl Streep’in canlandırdığı kadın yazar Karen Blixen’in romantik serüvenci ve yakışıklı avcı sevgilisi oldu.
1990 yılında yine bir Sidney Pollack filmi olan Havana’yı çevirdi. Biraz eski usul aşk filmi olan yapım ne yazık ki beklenen ilgiyi görmedi.
Artık iki senede bir sinemaya dönüyor, bazen oynuyor bazen yönetiyordu, bazen de yapımcılık yapıyordu. Ama çoğunlukla politik çalışmaları ve “Sundance Film Festivali” ile ilgileniyordu.
Bu dönemde yine de çok ilgi toplayan çalışmalar yaptı.
“Indecent Proposal – Ahlaksız Teklif” – 1992
“A River Runs Through It – Bizi Ayıran Nehir” – 1992 – Yönetmen.
“Quiz Show – Şike” – 1994 – Yönetmen.
“Up Close and Personal- Çok Yakın ve Çok Özel” – 1996
“The Horse Whisperer – Atlara Fısıldayan Adam” – 1998 – Oyuncu, Yönetmen.
“The Spy Game – Casus Oyunu” – 1999
“Sona Doğru – All is Lost” – 2013
“Hayatımın Yolculuğu – A Walk in The Woods” – 2014
“Kaptan Amerika; Kış Askeri” – 2014
“Gizli Dosya – Truth” – 2015
İki kez evlendi, dört çocuğu oldu. 1.79 boyunda, gerçek sarışın. Tüm kadınlar ona hayran ama o hiçbir zaman bir maço erkek portresi sergilemedi. Her zaman zarif, nazik, güler yüzlü bir şövalye oldu…
Aynı tutumu Politik ve eleştirel davranışlarında da gördük. Hem iyi bir vatandaş hem de toplumun ve yönetimin hatalı yanlarını sergileyerek eleştiren bir aktivist oldu.
Yani kısaca sinema dünyasından bir efsane geldi geçti…