Siyah Renk, Sinemasal Anlatımda Yeri…

posted in: Film Yönetimi | 0

Siyah Renk

En koyu renktir.

Siyah Renk, bitiş, yok oluş ve vazgeçmek demektir.

Süper kahramanların bilinç altı kötü kişiliklerinin hakim olduğu filmler genellikler siyahı kullanırlar.

Karakterlerin bunalıma sürüklendiği sahneler genellikle Siyah Renk ile  temsil edilirler.

Hikayenin son sayfasıdır, artık yazacak hiçbir şey kalmamıştır.

“Cool ve zayıf görünme arzusu dışında” Siyahı Renk seçen insanlar kendi kaderlerine isyan ederler.

Ve hayatta hiçbir şeyin istedikleri gibi olmadığını düşünürler.

Renk seçiminde ise aşırı duygu ve davranışların dizginlenmesini temsil eder.

Siyah-Renk-

Siyah-Renk

siyah-Renk

                                                                                  Karayip Korsanları

 

Kırmızı Renk, Sinemasal anlatımda yeri…

posted in: Film Yönetimi | 0

Kırmızı Renk

Kırmızı Renk enerji demektir, hayatı temsil eder.

Kan basıncını yükseltir, solunumu ve kalp atışlarını hızlandırır.

Arzu, şehvet, cinsel istek demektir.

Aşkın rengi de kırmızıdır.

Aşıklar birbirlerine ilgilerini göstermek için kırmızı gül sunarlar.

Gülün Kırmızı olması bu bağlamda arzu ve isteğin sembolüdür.

Salgıları ve sinir sistemini etkilediği için güçlü libido, kazanma ve ilerleme isteği, güç ve kontrol arzusu demektir Kırmız Renk.

Sembolik olarak savaş ve zafer için dökülen kan demektir. Bu açıdan erkekliği de temsil ettiğini düşünebiliriz.

Matador arenada boğayı kırmızı pelerin tutarak üzerine çeker.

Fiziksel ve sinirsel bitkinlik, cinsel gücün kaybedilmesi reddedilmiş  kırmızı ile ilişkilendirilir

Kirmizi-Renk

Kirmizi-Renk-

Kirmiz-Renk

Kirmizi-Renk

                                                                            Maymunlar Cehennemi

Kirmizi-Renk

                                                                                         Taxi Driver

 

Yeşil Renk, Sinemasal Anlatımda Yeri…

posted in: Film Yönetimi | 0

Yeşil Renk…

Bizim de geleneksel kültürümüzde genç kızların dokudukları kilimlere duygularını renklerle aktardıklarını biliriz.

Yeşil renk güven, kendine saygı ve kendi değerlerine odaklanma ve tutarlılığı temsil eder.

Sembolik olarak kökenlerine bağlılık, gurur ve değişmezlik demektir.

Yeşil rengin içinde var olan gerilim kişinin gurur duygusunu güçlendirerek dış etkilere karşı bir duvar oluşturmasına yol açar.

Bu korumacılık eleştiri, mantık, hafıza, ifade gibi değerleri geliştirerek kişinin kendisi ve başkaları için üretken yaşam beklentisi yaratır.

Yeşil seven kişilerin sıklıkla gastrit, ülser gibi sindirim sistemi hastalıkları yaşamalarının sebebi bir yerde bu kontrolcü yaklaşımdan gelir.

Yesil-Renk
Yeşil-Renk

(Bir Geyşanın Anıları)

 

Yeşil Renk

 

( Beyzanın Kadınları )

 

Brian-De-Palma

( Carrie), Brian De Palma

 

Güney Kore 3

( Squid Game )

 

son on yılın10

( La La Land )

 

Mavi renk, Sinemasal anlatımda yeri…

posted in: Film Yönetimi | 0

Mavi Renk

Görüntü üzerinde etkin olan faktörlerden biri de kuşkusuz renktir. Renklerin izleyicilerde değişik duygular yaratabilme gücünden yararlanarak görüntü renkleri ile oynamak film çekimlerinde sıklıkla yapılan uygulamalardan birdir. Bir film hikâyenin anlatmak istediğine bağlı olarak bütünüyle belirli bir renk dengesinde hazırlanabileceği gibi, belirli sahneleri yine dramatik yapıya bağlı olarak belli renklere boyanabilir.

Uzun süre gökyüzüne bakan insanların bedeninde mutluluk verici serotonin hormonunun salgılandığı bilimsel bir gerçektir. Mavi renk kan basıncın, solunum hızını ve kalp atışlarını düşürür. Mavi renge bakan kişilerin bedeninde bir rahatlama ve gevşeme gözlenir.

Sinemada mavi genellikle soğuk renkler kategorisine girer ve depresyon, korku ve kuşatılmışlık duygusu verdiği de bir gerçektir. Son dönemlerde sinemasal anlatımda sıklıkla bu bağlamda kullanılmaktadır.

Uzay ve Bilim Kurgu Filmlerinde de en fazla kullanılan renklerden biridir.

ömer kavur3
“Gece Yolculuğu”, 1987

“Charlie’nin Melekleri” 2003.

 

Kolera Günlerinde Aşk, 2007

 

son on yılın6
“Life Of Pi”, 2013.

 

emilia clarke6
“Above Suspicion”, 2017

 

çizgi roman4
“Ant Man” 2015

 

eniyigörüntü5
Shape-Of-Water, Dan Laustsen, 2017

 

2018 yılı6
“Aquaman” – Yön: James Wan, 2018

 

2018 yılı3
“First Man” – Yön: Damien Chazelle, 2018.

 

eniyigörüntü1
“Blade Runner. 2049” (2018), Dp. Roger Deakins

 

Diyalog, Senaryolardaki Önemi

posted in: Senaryo | 0

Diyalog, Senaryolardaki Önemi

Hepimiz açık bir şekilde aynı dili konuşuyor olsak da her birimiz aslında bu dili farklı şekilde kullanırız.

Konuşmanın bazı karakteristik özellikleri bireylere özeldir. Ama diğerleri köken, sınıfı, eğitim ve meslek gibi faktörlerin sonucudur. Bir bireyin konuşma kalıpları bir ölçüde bu ögelerin her birine ihanet ederken bazı kişisel nitelikler de kazanacaktır.

Çoğumuz erkekler ve kadınlar arasındaki konuşma tarzı farklılıklarının farkındayızdır.

Bu karşıtlık çevremizdeki insanlar tamamen erkek ya da tamamen kadın olduklarında daha da keskinleşmektedir.

Her birimiz dili duruma göre değişim gösteren radikal biçimde farklı yollarla kullanırız. Kelime dağarcığı cümle kalıpları yani aslında konuşmamızın her ögesi içerisinde konuştuğumuz ortama ağır bir biçimde bağlı olarak değişiklik gösterir.

Aynı kişinin bir iş toplantısında, bir futbol maçında, sevgilisiyle yalnızken bir çocuğun doğum günü partisinde ya da yakın bir arkadaşla gecenin geç saatinde içki içerken oldukça farklı biçimlerde konuşacağı aşikardır.

Hepimiz geniş bir konuşma biçimleri çerçevesine sahibiz. Birisiyle konuşmaya her başladığımızda kişisel bir gündemimiz olur. Bu konuşmadan ne istediğimize dair bir tür fikirdir. Belirli bir şeyle iletişim kurmak isteyebilir ya da bir şey bulmaya çalışabiliriz. Gündemde sadece bir öge bulunabilir ve bu da göreceli olarak abes bile olabilir.

Örnek vermek gerekirse, kocasına çocuğun okulundan bahsetmek isteyen kadının tek bir ögesi vardır.

Bir başka durumdaysa gündem birden fazla öge içerebilir. Hiçbiri de fuzuli olmayabilir.

Uzun bir ayrılıktan sonra sevgilisiyle buluşan bir adam şunları içeren bir gündeme sahip olabilir. Onu ne kadar özlediğini söyleyebilir. Ama ayrı kalmak zorunda olduğunu da belirtebilir ve bu ayrı kalmanın zorunlulukların neler olduğunu anlatabilir, mali sorunlardan bahsedebilir, iş hayatının yoğunluğundan bahsedebilir vs.

Senaryoların çoğu Diyalog’ dan oluşur ve genellikle anlatıcı olmaz.

Peki bu durumda bilgi nasıl aktarılır? Bir romanda ya da hikâyede genellikle anlatıcı geçmişe yönelik bilgiyi aktarır. Belki bize karakterlerin geçmiş yaşantılarını anlatır. Fiziksel özelliklerini tarif eder ya da hikâyenin geçtiği çevreyi aktarır. Şehir, kurum, iş yeri ya da her neyse ondan bahseder.

Tüm bu bilgi karakterleri kafamızda canlandırmamıza, onların konuşmalarını ve hareketlerini anlamamıza yardımcı olur. Peki anlatıcı olmayan senaryolarda onun fonksiyonu nasıl doldurulur? Sadece Diyalog, aksiyon ve görsellerle hikâye nasıl anlatılıyor? Senaryo yazarının yaptığı hata da budur; Diyalogları her türden gereksiz bilgiyle doldurmak. Amaç, anlatıcının yokluğunu telafi etmek. Sözün özü önemli olan dengeyi koruyabilmektir.

Sinemanın görsel bir sanat olduğunu düşünerek bilgi aktarımında anlatıcı yokluğunu Diyaloglara fazla yüklenmeden  görsellikle tamamlamak en uygun yoldur diyebiliriz.

 

 

Gece Güzelleri, La Belle des Nuits

posted in: Sinema Tarihi | 0

Gece Güzelleri

Sinema Tarih Buluşması, Fransız Ustalardan

Genç Claude Gündüzleri öğrencilerine müzik öğretmekte ve geceleri yapıtlar beslemeye çalışmaktadır.

Onun gözünde çevresinde müzikten gerçekten anlayan kimse yoktur.

Ama genç besleyici düşlerinde Paris operasında taşlandırıldığı ve alkışlandığı, en güzel kadınların gönlünü fethettiği bir dünyada yaşamaktadır.

Claude düşleri bir süre sonra gerçekliğe karışmaya başlar ve ideal yaşayan dünyalar arasındaki sınır bulunur.

Claude hangi dünyaya tutunacaktır?

Gece Güzelleri

1952 Fransa.

87 dakika, Siyah-Beyaz.

Yönetmen: direktör René Clair.

Senaryo: René Clair.

Görüntü Yönetmeni:Thirard, Robert Juillard.

Kurgu: Louisette Hautecoeur.

Müzik: Georges Van Parys.

Oyuncular: Gerard Philipe, Martine Carol, Gina Lollobrigida.

Yapımcı: Franco london Films

Rene Clair 1898’de Paris’te doğdu. 1. Dünya Savaşı’na gönüllü ambulans subayı olarak katılan Clair, geçirdiği bir bunalımdan sonra 1918’de kendini bir Dominikan manastırına kapattı.

1919’da La Insurgente gazetesinde muhabirlik yapan Clair, sinemayla aktör olarak “Le Vuit de la Vie” filmi ile tanıştı. Clair 1924’de yönetmen ve senarist olarak ilk filmi “Paris qui Dort” u çevirdi.

Fransız komedi geleneğini tek başına dirilten adam olarak bilinen Clair 1923 ve 50’li yılların arasında 20 kadar filme imza atmıştır.

Bir Kadın Meselesi, Une Affair de Femmes

posted in: Sinema Tarihi | 0

 

Bir Kadın Meselesi

Sinema Tarih Buluşması, Fransız Sineması

Madame Latour, Alman işgali altındaki Fransa’da tüm komşuları gibi ailesini yokluk ve sıkıntı içinde doyurmaya çalışan evli ve çocuklu bir kadındır.

Bir gün arkadaşına yardım etmek için yaptığı bir kürtaj denemesi başarılı olur.

Latour ismini duyan ve aynı operasyonu kendileri için isteyen diğer kadınlara yardım etmekte önceleri tereddüt eder fakat kolay kazancın çekiciliğine karşı koyamaz.

Ne var ki maddi açıdan ona büyük getirisi olan bu iş, Latour’un içinden çıkamayacağı bir duruma sokacaktır.

Marie-Louise Giraud’un gerçek yaşam öyküsü üzerine kurulu filmde Claude Chabrol günümüzde hala tartışılan iki sorunu işgal altındaki Fransa fonunda perdeye taşıyor. Yalnız başına mücadele veren her kadının sorunsalı ve kürtaj meselesi. Kürtaj cinayet midir,  yoksa kadın özgürlüğü sınırları içinde halan bir seçim hakkı mıdır?

“ Bir Kadın meselesi “ 1989 En İyi Yönetmen, En İyi Aktris Sezarları, 1988 Venedik Film Festivali En İyi Aktris Ödülü ve 1990 Altın Küre En İyi Yabancı Film Ödülü başta olmak üzere dünya çapında pek çok ödül almıştır.

“Bir Kadın Meselesi”

1991 Fransa

108 Dakika Renkli

Yönetmen: Claude Chabrol

Senaryo: Claude Chabrol, Colo Tavarnier

Görüntü Yönetmeni: Thirard, Jean Rebier

Kurgu: Monique Fardoulis

Müzik: Mathieu Cahbrol

Oyuncular: İsabelle Huppert, Francois Cluzet II, Marie Trintignanat, Nils Tavernier, Lolita Chammala

Yapımcı: Marin Kamitz

Claude Chabrol 1930’da Paris’te doğdu. 1950’ler boyunca Chair du Cinema Dergisi’nde sinema eleştirmenliği yapan Chabrol erken 60’lardaki yeni dalga filmlerinin arkasındaki finansal itici güç ve 1958 de çektiği ilk filmi “Le Beau Serge” ile akımın önemli isimlerinden biri haline geldi.

35 yıllık sinema kariyerinde 45 filme imza atan Chabrol insan psikolojisine odaklanan karanlık öykülerin yönetmeni olarak tanınmıştır.

 

Bir-Kadin-Meselesi
Bir Kadın Meselesi

Dünyanın Tüm Sabahları

posted in: Sinema Tarihi | 0

Dünyanın Tüm Sabahları

Tous Les Matins du Monde.

Sinema Tarih ve Müzik buluşmasında Fransız ustalardan.

Versailles Saray Bestecisi Yaşlı Marine Marais, müziğinin ruhsal fakirliğinden muzdariptir. Marais, bir başka viola da gamba virtüözü olan Mösyö de Sainte Colombe’u anımsar.

Sainte Colombe, Paris’in yozlaşmış yaşamına yüz vermemiş ve münzevi bir yaşam sürerek ikinci karısı için duyduğu aşkı melankolik kompozisyonlarına yansıtmıştır.

Saint-Colombe, Marais’yi gençliğinde yetiştirmeyi kabul etmiş, Marais ise bu inceliği onun kızlarından birini baştan çıkarak ödemiştir. Marais’in Sainte Colombe’un anlayabilmesi için yıllar gerekecektir.

Dunyanin-Tum-Sabahlari-

Eski bir Fransız özdeyişinden esinlenerek adlandırılan, “Dünyanın Tüm Sabahları” hem roman hem de film olarak çok başarılı ve eşine az rastlanır bir örnek olarak kabul gören bir baş yapıttır. Günümüz Fransız edebiyatının en önemli yazarlarından Pascal Quignard´ın en popüler kitabıdır.

Günümüzde Kült Filmler kategorisine de sokulan bu film Fransız sinemasının en önemli yapıtlarından biridir.  En iyi film ve en iyi yönetmen başta olmak üzere 7 dalda Oscar ödülü de kazanan Altın Küre ve Altın Ayı Ödüllerinde de başarısını devam ettiren “Dünyanın Tüm Sabahları” görkemli anlatımı ile müzik ve sinema ilişkisinin güzelliğini de tüm boyutlarını yeniden keşfediyor.

Dünyanın Tüm Sabahları

1991 Fransa yapımı

Süre: 115 dakika

Renkli

Yönetmen: Alain Corneau

Senaryo: Alain Corneau

Görüntü Yönetmeni: Yves Angelo

Kurgu: Marie Josephe Yoyotte

Müzik: Jordi Savali

Oyuncular: Jean-Pierre Marielle, Gerard Deperdieu, Anne Brochet, Guillaume Deperdieu, Carole Richert, Michel Boquet, Jean-Claude Dreyfus.

Film Yapım: Film Par Film, Diwali Films, DD Production, Sedif, FR3.

Alain Corneau

1943’de doğan Alain Corneau yönetmenliğe soyunmadan önce jazz müzisyenliği yaptı. Sinemaya girdiğinde ise Costa Gavras’ın asistanlığını yaptı. İlk filmi 1974 yapımı hapisteki bir uyuşturucu satıcısının hikayesini anlatan “France Societe Anonyme” ile adını duyurdu.

Andrei Tarkovsky diyor ki…

posted in: Ünlülerden Kodlar | 0

“Sinemada bir yönetmen bireyselliğini her şeyden önce zaman duygusuyla, ritimle ifade eder. Ritim, ayırt edilebilir stilistik özelliklerle bir esere renk verir. Ritim bir filmde doğal olarak ortaya çıkmalı, yönetmenin doğuştan gelen yaşam duygusunun bir işlevi olmalı ve zaman arayışıyla bağdaşmalıdır.”

In the cinema a director expresses his individuality first and foremost through his sense of time, through rhythm. rhythm gives colour to a work by distinguishable stylistic characteristics. Rhythm must arise naturally in a film, a function of the director’s innate sense of life and commensurate with his quest for time.

 

Andrei Tarkovsky diyor ki…

posted in: Ünlülerden Kodlar | 0

“Belli bir anlamda geçmiş, bugünkünden çok daha gerçektir. Başka bir deyişle daha istikrarlı, daha esnektir. Şimdiki zaman, parmakların arasında kum gibi kayar ve kaybolur, ancak hatırlandığında var olur. ”  

“In a certain sense the past is far more real, or at any rate more stable, more resilient than the present. The present slips and vanishes like sand between the fingers, acquiring material weight, only in its recollection.”