Film ve Dizilerde Görüntüleme – Netlik Derinliği :

posted in: Kamera | 0

Film ve Dizilerde Görüntüleme

Netlik derinliği (Alan Derinliği – DEPTH OF FİELD) kameranın önünde yer alan bir sahnenin kabul edilebilir netlikte olan en yakın ve en uzak noktaları arasındaki mesafedir.

Eğer sığ bir netlik derinliği ile çalışırsanız konunun tümü net görüntü vermez.  Sahnenin önü ve arkası net olmayabilir. Bu da resmi bozan ön ve arka planların izole edilebilmesi için kullanılabilir.

Veya özel bir etki yaratmak için zaman zaman tercih edilebilen bir durumdur.

Netlik Derinliği fazla olan çekimlerde ön ve arka plan her ikisi de nettir.

Film ve Dizilerde Görüntüleme ’de bu tarz bir kamera efekt’i kullanımının anlatıma ve estetiğe büryük ölçüde katkısı vardır.

Konu – mercek mesafesi, merceğin odak uzunluğu, f-stop değeri netlik derinliğini etkileyen faktörlerdir.

Sabit bir obje mesafesi için mercek açıklığı küçüldükçe netlik derinliği artar, büyüdükçe azalır.

Odak uzunluğu fazla ise netlik derinliği küçüktür.

Kısa ise netlik derinliği fazladır.

Örneğin, geniş açı mercekler daha geniş netlik derinliğine sahiptir.

Telefoto mercekler ise kısa netlik derinliğine sahiptir.

  Film ve Dizilerde Görüntüleme – Netlik Derinliği’ni etkileyen faktörler:

  • Netlik derinliğini etkileyen dört faktör vardır; algılayıcının boyutu, netlik halkası üzerinde seçilen mesafe, objektifin odak uzunluğu, f stop değeri.
  • Kamera algılayıcısında kullanılan CCD’nin boyutu ne kadar büyükse netlik derinliği o kadar azalır.  2/3-inch boyutlu üç yongalı bir video kamera ile çekim yapıldığında netlik derinliğinin film kamerasına ve tek yongalı bir kameraya göre çok daha fazla olduğunu görülür.
  • 35mm film boyutuna sahip olan CCD ve CMOS yongalara sahip olan kameralar ile netlik derinliğini azaltmak olasıdır.
Film-ve-Dizilerde-Goruntuleme
Ön Plan Net Arka Plan Bulanık

 

Film-ve-Dizilerde-Goruntuleme-2
Ön Plan Bulanık Arka Plan Net

 

Film-ve-Dizilerde-Goruntuleme-3-
Ön ve Arka Plan Bulanık Orta Plan Net

 

Film-ve-Dizilerde-Goruntuleme-4.
Net Görüntü.

 

 

 

Senaryo ve Oyunculukta 4N1K ve İmgelem.

posted in: Oyunculuk | 0

 

Senaryo ve Oyunculukta 4N1K

Yaşadıklarımız, duyduklarımız ve gördüklerimiz, bunlarla ilgili hayaller kurmamız, hayal gücümüzü geliştirir. İmgelem, var olmayan ya da olması olanak dışı şeyler oluşturmaktır. Bir oyunda diğer oyuncuyu öldüren kişi, asla karşısındakini öldürmemiştir. Benzer şekilde bir senaryoda bir karaktere cinayet işleten yazar olmayacak bir eylemden bahsetmiştir.

Bu bağlamda bir oyuncunun ve bir yazarın işlevi birbirine benzerlik kazanır. Her ikisi de yaratıcılık aşamasına gelindiğinde Senaryo ve Oyunculukta 4N1K yı kullanır.  Sonuçta her ikisi için de bir yaratıcılık söz konusudur.

 Oyuncu imgelem oluşturarak rolü gereği o insanı öldürebilmeli gerçek bir katil gibi davranış sergileyebilmelidir. Yazar da kâğıt üzerinde veya perdede gerçek bir katil yaratabilmelidir. İmgelemenin başarılı uygulanması, hayal gücünün etkin olmasına bağlıdır. Hayal gücünden yoksunluk oyuncunun veya yazarın kendine özgü yaratıcı gücünün gelişmemesine yol açar. Buna bağlı olarak başarı ve verimlilik asla gelmeyecek demektir.

Senaryo ve Oyunculukta 4N1K ve İmgelem derken hatırlamamız gereken Gözlem yapmanın imgelemenin en önemli olgusu olduğudur. Çevrede olup bitenleri, insanların karakter biçimlerini, olaylar karşısındaki tepki ve etkilerini çok iyi gözlemleyip bilinç altına yerleştirmek gerekir.

İmgelemin geliştirilmesi çalışmasında sorulması gereken beş soru, kesinlikle yanıtsız bırakılmamalıdır. Bu beş soru yaratıcılığın en gerekli unsurlarıdır. Başarı, soruların yanıtlarından algılanan durumları, kişilik özelliklerini ve yaşam biçimini role veya yaratılan karaktere uygulamaktan geçer.

Beş ana soru ve yanıtları, karakteri canlandırmada oyuncuya veya yazara, kesin başarı kazandırır. Şimdi bu beş ana soruyu ve açılımlarını inceleyelim.

Sorulması gereken sorular. Kim, nerede, ne zaman, nasıl, niçin?

  • NEREDE?

Hikayenin geçtiği ülke, şehir, bölge, mahalle, sokak, özel mekan. Yani hikâye veya tek bir olay nerede gerçekleşiyor?

  • NE ZAMAN?

Hikâyenin, zaman olarak geçtiği çağı, çağın özelliklerini, insanların karakter ve davranış biçimlerini incelemekle soruya yanıt aranır.

  • NASIL?

Kamera önünde ve sahnede uygulanacak eylemin nasıl ve ne tür davranış gerektirdiğini anlamaya çalışarak yanıt aranır. O kişi nasıl yürürdü? Nasıl otururdu? Vb.

  • NİÇİN?

Canlandırılacak kişiliğin amacının ne olduğunu zorlamak ve emelin amacını ortaya çıkarmak için yanıt aranır.

  •  KİM?

Canlandırılacak karakterin yaşamının ve yaşının kaç olduğunu, çevresi ve insan ilişkileri ile onlara nasıl davrandığını, mesleğini ve fiziksel yapısının nasıl olduğunu belirler. Bu önemli soruların yanıtlarına ilave olarak şunları da bağdaştırıp incelemeli ve yanıtını aramalıyız.

1 – Ben (Kendim). Bu rolü ben oynayacağım veya senaryoda karakteri ben yaratacağım. Ben, olarak gerekli yorumum ne olmalıdır.

2 – Ben (Deneyimim). Benim yaşam deneyimim bu uğraşa ne gibi bir katkıda bulunacaktır.

3 – Yaşım. Yaşımın gerektirdiği durumu yorumumun içinde nasıl kullanacağım.

4 – Geçmişim. Geçmişimin içindeki anımsadığım hayallerimi nasıl kullanabilirim.

Tüm bu sorulara alınacak yanıtlar rolün yorumunu veya karakterin yaratılmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır.

 

 

 

 

Slow Motion – Yavaş Hareket

posted in: Kamera | 0

Slow Motion 

Cinema – Sinema genel anlamı ile bir hikayenin düzenli aralıklarla parçalara bölünerek hareketli görüntüler haline dönüştürüldükten sonra  bu parçaların birbirine eklenmesi ile görsel olarak oluşturulup  perde veya ekranda izlenmesi olayıdır.

Bu hareketli görüntüler aslında fotoğraf karelerinden oluşur. 

Eğer biz bu kareleri belirli bir hızla gözümüzün önünden geçirirsek ( saniyede 24 kare) hareketli görünmeleri sağlarız.

Bu olay bir göz kusuruna dayanır. Göz hatırlama yapar yani retina tabakası üzerine düşen götrüntü hemen kaybolmaz bir süre kalır . Ve gözümüz bu birbiri üstüne eklenen bu kareleri hareketli görür.

24 kare/saniye normal çekim hızıdır.

Slow Motion günümüz sinemasında görüntüye özel bir görünüm kazandırmak amacıyla en çok kullanılan fotoğrafik tekniklerden biridir.

Slow Motion – Yavaş Hareket nedir ?

  • Bir sinema filmi resim karelerinden oluşan çekimler dizinidir. Her bir çekimde yer alan hikayenin o öznel anındaki karakterleri, dekoru ve hareketleri en iyi şekilde anlatabilmek için kameranın en doğru konumda olması gerekir.
  • Film üzerindeki görüntü boyutu teknik olarak kameranın konuya olan uzaklığı ve kullanılan objektifin odak uzunluğu ile belirlenir.
  • Shutter– Örtücü – Obtüratör. Pencerenin önünü açan ve kapayan bir perdedir.
  • Bu perde poz süresini, örneğin saniyede 24 kare olacak şekilde ayarlar. Bunun yanında değişik çekim hızları da vardır. Saniyede çekilen kare sayısı arttıkça çekim hızı da artıyor demektir.
  • 25 kare/sn – fps
  • 50 kare/sn
  • 240 kare/sn
  • 480 kara/sn
  • 1000 kare/sn

    Slow Motion – Yavaş Hareket nasıl yapılır.

  • Yüksek hızlı kameralarda hızlı çekim yapılır ve sonra çekilen bu görüntüler normal kare hızında 24 – 25 kare / saniye oynatılarak zaman daha yavaş akıyormuş gibi görünür.
  • Normal hızla çekilen görüntülerin daha yavaş hızla oynatılması ile. Bu yöntem daha ziyade anında gösterimin önemli olduğu video da kullanılır.
  • Günümüzde daha çok tercih edilen yöntem bu işin post prodüksiyonda bilgisayarlar tarafından digital olarak yapılmasıdır. Çekilen karelerin birbirine katılması ile yavaş hareket etkisi elde edilir. 

Block Buster Kelimesinin Kökeni

posted in: Haberler | 0

Block Buster

Artık yaygın bir sinema terimi haline dönüşen ve Türkçeye “Gişe Kapatan” veya “Gişe Canavarı” şeklinde çevrildiğine sıklıkla rastladığımız İngilizce Block Buster kelimesi ilk kez 1942 yılında Bellingham Herald gazetesinde askeri bir terim olarak okuyucu karşısına çıkıyor.

İkinci dünya savaşının devam ettiği o yıllarda İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetlerince kullanılan tahrip gücü çok yüksek 2 tonluk büyük bombalara verilen bir isim. 

Nedense Hollywood sineması tarafından hemen benimsenmiş. Bu terim önceleri iyi gişe hasılatı yapan yaz filmleri için kullanılmış.

Steven Spielberg’in $100,000,000 gişe hasılatı yapan ve bir klasik haline dönüşen 1975 yapımı “Jaws” filminden sonra Block Buster genel bir sinema terimine dönüşmüş. Etkin bir pazarlama ağı ile sunulan büyük bütçeli ve büyük gişe hasılatlı filmleri tanımlamak için vaz geçilmez bir terim olmuştur.

Block Buster kelimesinin kullanımı 1980-1990 yıllarında karşımıza çıkan Video kaset döneminde de hız kesmeden devam etmiş.

Blockbuster ismi ile kurulan video şirketi Amerika’nın en büyük dağıtım ağı haline gelerek tüm evlere video kaset taşımıştır.

Günümüzde beyaz perde gösteriminin yanısıra (VOD) “Video On Demand – Talebe Bağlı Video” sistemi ile Netflix, Amazon, Hulu gibi video yayım şirketleri de büyük bütçeli, bol starlı, yaygın bir pazarlama ağı ile tüm dünyaya sunulan filmler için aynı terimi kullanmaya devam ediyorlar. .

Sinema Nedir? Sürekli Sorulan Bir Soru…

posted in: Sema Fener Yazıları | 0

Sinema

Sinema Sanatının (Moving Images = Hareketli Görüntüler) yaklaşık 100 yıl öncesine giden icadından beri “Sinema bir teknolojik gelişme mi, bulgularını geniş kitlelere ulaştıran bir kitle iletişim aracı mı, sanat mı veya endüstri mi, yoksa hepsi birden mi ?” sorusu sürekli sorula gelmiştir.

Sinemaya “Çağın Sanatı” veya “7. Sanat” dendiğine sıklıkla rastlıyoruz.

“Her çağda öncelikli bir sanat biçimi bulunur. Sinema ise 20. Yüzyılın sanatıdır” (Andre Bazin:1966).

“Yedinci sanat kendisine gönül verenler için tüm sanatların modern, güçlü bir birleşimidir. Mimari ve müzik, bütünleyici olan resim, heykel, edebiyat ve oyunla birlikte, yüzyılların estetik düşününün altı ritimli korosunu oluşturmuştur.” (Ricciotto Canudo:1921. A. Dorsay:1990).

“Herkes resimlere güvenmez ama fotoğraflara inanır” Ansel Adams


Sinemanın sanat yönünü ele aldığımızda; nasıl bir sanat olduğu ve diğer sanat dalları ile olan ilişkileri ve hangi sanatların bir sentezi olduğu soruları da aklımızı kurcalar. Fotoğraf ve sinemanın sosyolojik perspektifine bakarsak bunun bir önceki yüzyılın ortalarında modern resim alanında ortaya çıkan ruhsal ve teknik krizin bir sonucu olduğunu söyleyebiliriz.
Andre Malraux sinemayı plastik gerçekliğin ileri evrimi olarak tanımlamıştır.
Ressam ne kadar yetenekli olursa olsun yaptığı iş belli bir sınırın ötesine geçememektedir. Resim görüntü olmaya zorlanmış ve bu görüntüler sanat haline getirilmiştir fakat insan eli söz konusu olduğu için görüntü üzerinde bozulmalara yol açmıştır. On dokuzuncu yüzyıl bu krizin gerçek kaynağını görebilmiş ve bunun mitsel kaynağı Picasso olmuştur. Picasso’nun ardından “temsili kompleks”ten kurtulan çağdaş ressam fotoğrafın veremeyeceği kavramları resmetmeye başlamıştır.

“Fotoğrafın gücü nesneleri ve doğayı olduğu gibi gösterebilmesinde yatar. Fotoğrafik görüntü nesnenin kendisidir.” Andre Bazin.

Ressam renklerden, besteci notalardan, yazar sözcüklerden yararlanarak yapıtlarını ortaya koyarken, sinema sanatçısının gücü tüm bu disiplinleri birlikte kullanabilmesinde yatar.

Sinema görüntüleri bir dil oluşturacak şekilde anlamlı bir biçimde birbirine ekleyerek izleyiciye bir şey anlatmaya, bir kavramı açıklamaya, bir düşünce veya iletiyi ulaştırmayı amaçlar. Filmdeki her görüntü tek başına bir anlam taşıyabileceği gibi kendinden önce veya sonra gelen görüntülerle birlikte çok değişik anlamlara kavuşabilir.

“Sinemanın gücü gerçekliğidir. Bununla eşyayı anlatmaz, gösterir demek istiyorum.” Jean Cocteau.

“Benim yapmaya çalıştığım, insanların görmesini sağlamak” David W. Griffith.

Günümüzün çok gelişen sinema teknolojisi, büyük şirketlerin olağan üstü parasal gücü’nün de katkısıyla sinemayı neredeyse dünyanın 5. ekonomik gücü haline getirmiştir.

Görüntülerin Birleşmesi – Sinemasal Kurgu Tipleri.

posted in: Teknoloji | 0

Görüntülerin Birleşmesi

Elektronik devrim günümüzde sürekli gelişme kaydederek, baş döndürücü bir hızla ilerlemesine devam etmektedir. Dijital ortamda çekilen görüntülerin kurgusu, en yeni ve tam profesyonel kurgu programları ile gerçekleşmektedir. Dijital çağda yetişmiş ve alanında uzmanlaşmış kurgucular bir filmin oluşmasında önemli katkıları olan kişiler konumundadırlar.

Görüntülerin Kaba Kurgusu:

Her çekim sonrası öncelikle görüntülerin kaba kurgusu yapılır. Bunun nedeni ise tam kurgu için eksik gelen Sahne ve Planların, tekrar çekimlerinin sağlanmasıdır. Sağlandığında tam kurgu (kesin kurgu) başlar.

Görüntülerin birleşmesinde uygulanan Kesin Kurgu türleri.

Düz,

Paralel,

Atlama,

Zıt,

Biçim Kurgusu.

Düz Kurgu:

Bir görüntüden diğerine geçişi olabildiğince belirsiz bırakan kurgu tipidir.

Görüntüler, kesintisiz biçimde birbirlerini takip ederek hikâye anlatılır.

A-çekiminin görüntüleri devam ederken B- çekiminin görüntüleri ardından gelir. Genelde bu kurgu, doğal bir ifade biçimi olarak tercih edilegelmiştir.

Paralel Kurgu (Çapraz Kurgu):

Farklı mekanlarda genellikle aynı zamanda geçen olayların çapraz biçimdeki bir akışla kurgulanması olayıdır. Olayların gizemini ve duygusal etkisini attırır.

Zıt Kurgu:

Birbirini takip eden görüntüler aksiyon içinde normal olarak birbirinden ayrı çekilmişlerdir. Vurucu kurgu da denilen bu kurguda bir plandan o plana karşıtlıklar içeren ve hatta tam zıt olan bir başka plana geçiş yapılır. Böyle farklı planların görüntülerinin genel, detay, yakın plan çekimlerinin kurgulanması zıt kurgu olarak adlandırılır.

Sakin ve durgun görüntüler taşıyan bir sahneden hızlı sahneye veya şiddet dolu bir sahneden duygusal bir sahneye geçiş yapılır.

Genelde izleyicide heyecan uyandırmak, kafa karışıklığı yaratarak şaşırtmak için uygulanır.

Atlama Kurgu:

 Akış içinde birbirini takip eden olayların, filmin devamlılığı içinde kırılması olayı Atlama Kurgu’yu gerektirir. Yani olay görüntüleri arasında geçişler yapılarak hikâye anlatılır.

İşinde uzmanlaşmış yönetmenin tercihidir genellikle.

Biçim Kurgusu:

Benzer iki şekilden ibaret görüntülerin arasındaki kesme biçimine Biçim Kurgusu denir. Benzer özelliğe sahip görüntülerin birleşmesiyle oluşan tema, ya da fikrin uyumuna ve devamlılığına vurgu yapan bir plandan diğerine yapılan kesme olduğu için tematik kurgu diye de adlandırılır.

 

 

Kurgu, Montaj, Editing Nedir? Sinemasal Önemi Nedir?

posted in: Senaryo | 0

Kurgu

Bir senaryo çerçevesinde, senaryonun gerektirdiği şekilde çekimleri yapılan film ya da video görüntülerin izleyene anlatılması istenildiği biçimiyle, arka arkaya sıralanmasına (Bağlanmasına-Eklenmesine)  Kurgu  (Montaj) denir.

Bir başka anlatımla çeşitli çekimlerin, çeşitli kurallara ve yollara uygun olarak, arka arkaya, belli bir anlayışa uygun olarak sıralanmasına Kurgu denir.

Daha başka bir deyişle de kurguyu, bir filmin çevrilişi sırasında elde edilen film parçacıkları arasında seçim yapmak, bunları senaryodaki sıralara göre dizmek, bu çekimlerin uzunluklarını saptamak, çekimlerin içerik yönünden ilişkilerini göz önüne almak, bunları belirli bir anlatıma göre düzenlemek işidir diye tanımlayabiliriz.

Kurgu eyleminin yapılabilmesi için, gösterimi yapılacak film haline gelebilecek eylemlerin yapılması şarttır. Önce Film yapımına karar verecek “Prodüktöre-Yapımcıya” gereksinim vardır. Yapımcı, film çekiminin gerçekleşmesi için buna uygun elemanları toplar. Bunlar; senarist, yönetmen, oyuncular, görüntü yönetmeni ve teknik elemanlardan oluşan parçalardır. Kurgusal çalışma aslında bir filmin yapımına karar verildiği an başlar.

Yapımcı, nasıl bir film yapılacağını, bu filmin nasıl bir ekiple çalışacağını, ekibi nasıl yönlendirip filmi tamamlayacağını kurgular.

Senarist, anlatmak istediği konuyu sinemasal boyutta en etkin nasıl anlatabileceğinin kurgusunu yapar.

Yönetmen, bir senaryonun en etkin biçimde nasıl bir teknik uygulayarak yorumsal anlatımını gerçekleştireceğinin kurgusunu yapar.

Oyuncular, senaryo çerçevesinde üstlendikleri karakterin nasıl yorumlanacağının kurgusunu yapar.

Görüntü yönetmeni, Yönetmen iş birliği içinde anlatılmak istenilen planların elindeki objektif düzeneği içinde ve ışık yardımıyla en etkin görüntüsünü gerçekleştirebilmenin kurgusunu yapar.

Bütün bu olgular sonunda stüdyo işlemleri başlar. Gereği gibi özenle ve emekle çekilmiş Sinema-Belgesel-Tanıtım-Reklam filmleri kurgu aşamasındadır artık.

Kurgu’yu gerçekleştirecek olan kurgu görevlisidir. Yönetmen Kurguya nezaret eder. Gerçi kurgu yapabilen başarılı yönetmenler de vardır (Şerif Gören). Bir yönetmenin Kurgu yapabilmesi, filmine katkı vererek etkin bir görsel anlatımı gerçekleştirmesi demektir.

Kurgu’ nun kurgu konsolu  başında, çekilen sahne ve planların arka arkaya sıralanması biçiminde olduğunu düşünmek doğru olmakla birlikte, bağlanacak planların değişik ve anlatıma katkı verecek bir teknikle daha da etkin hale gelmesi de mümkündür.  Film sanki tekrar çekiliyormuş gibi bir duygu da yaratır böylece. Ayrıca çekim esnasında oluşmuş plansal hataların da önüne geçilmiş olur. Oyuncular da kusurlu olabilir. Bunlar çeşitli tarz plan bağlantıları ile giderilebilir. Bu da kurgucu yeteneğinin ve becerisinin göstergesi olur.

Burada asıl amaç filmi, belli bir akış içinde (belli bir Tempo) coşkulu, dinamik ve anlaşılır biçimde Sinema Salonunda-Tv de izlenecek hale getirmektir.

Zaman içinde iyi çekimi yapılmış filmlerin kurguda başarısız olduğu, bazen de kötü çekilmiş filmlerin çok iyi bir kurgu ile başarılı oldukları gözlenmiştir. Bu tamamen kurgucunun becerisinin, yeteneğinin ve bilgisinin durumuna bağlıdır. İyi bir kurgucunun her zaman filme katkı verecek kurgusal fikirleri olmalıdır. Ayrıca kendi düşüncesi içinde, yapacağı kurgu ile ilgili zihinsel egzersiz yapar. Plan bağlantılarındaki geçişleri (üst üste binme – dissolve) , (zincirleme – lap dissolve vs.) ve kesmeleri (cut) yönetmenin anlatımının ve anlaşılmasının sağlanmasına uygun şekilde tasarlar. Çünkü kurgunun izleyen tarafından kesin algılanmasının sağlanması gerekmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

21. Yüzyıl’ ın En İyi Filmleri; Ünlü Yönetmenlerin Listesi

posted in: Film Yönetimi | 0

21. Yüzyıl’ ın En İyi Filmleri

Corona Virüs Günleri film izlencesi için bazı öneriler

#evindekaltürkiye

Corona Virüs günlerindeki #evindekaltürkiye sürecinde film izlemek en güzel eğlencelerden biri olsa gerek.

Bu amaçla bazı ünlü sinemacıların seçtiği ‘21. Yüzyılın En İyi Filmleri Listesi’ izlenecek filmleri seçmek için yardımcı olabilir.

 “Taxi to the Dark Side”, “Going Clear: Scientology and the Prison of Belief” filmlerinin yönetmeni Alex Gibney’e Göre 21. Yüzyıl’ ın En İyi Filmleri

City of God (2003)
Michael Clayton (2007)
Pan’s Labyrinth (2006)
No Country for Old Men (2007)
The Grand Budapest Hotel (2014)
I Am Not Your Negro (2017)
Nostalgia for the Light (2011)

Waltz With Bashir (2008)

Iraq in Fragments (2006)
Grizzly Man (2005)
Heart of a Dog (2015)
The Big Short (2015)

Cold War (2019)

“Rush Hour”, “Hercules” filmlerinin yönetmeni Brett Ratner’e Göre 21. Yüzyıl’ ın En İyi Filmleri

The Kid Stays in the Picture (2002)
The Pianist (2002)
The Hangover (2009)

SpotLight (2015)
Borat (2006)
The Social Network (2010)
Y Tu Mamá También (2002)
Sexy Beast (2001)
Birth (2004)
Roman Polanski: Wanted and Desired (2008)
Kill Bill: Vol. 1 (2003)

“Bridesmaids”, “Ghostbusters” filmlerinin yönetmeni Paul Feig’e Göre 21. Yüzyıl’ ın En İyi Filmleri

Napoleon Dynamite (2004)
Moulin Rouge (2001)
Sing Street (2016)
Deadpool (2016)

Green Book (2019)

This Is the End (2013)
Amélie (2001)
Love Actually (2003)
A Single Man (2009)
Casino Royale (2006)

 “Training Day”, “The Magnificent Seven” filmlerinin yönetmeni Antoine Fuqua’ya Göre 21. Yüzyıl’ ın En İyi Filmleri

Fences (2016)
Slumdog Millionaire (2008)
Beasts of the Southern Wild (2012)
Zero Dark Thirty (2012)
Avatar (2009)

Roma (2018)
Munich (2005)
There Will Be Blood (2007)
The Pianist (2002)
Eastern Promises (2007)
Gladiator (2001)

“Lost in Translation”, “The Virgin Suicide”, “Marie Antoinette”  filmlerinin yönetmeni Sofia Coppola’ya Göre 21. Yüzyıl’ın En İyi Filmleri

Force Majeure (2014)
The White Ribbon (2009)
The Savages (2007)
Head-On (2005)
Daddy’s Home (2015)
Under the Skin (2014)
The Incredibles (2004)
Together (2001)
Grizzly Man (2005)
Ida (2014)
Fish Tank (2010)
Ex Machina (2015)

Pain and Glory (2019)

“Arrival”, “Blade Runner 2049”, “Prisoners” Filmlerinin Yönetmeni Denis Villeneuve’ye Göre 21. Yüzyıl’ın En İyi Filmleri

No Country For Old Men (2007)
There Will Be Blood (2007)
Children of Men (2006)
Inception (2010)
Amores Perros (2001)
Dogville (2004)
Under the Skin (2014)
A Prophet (2010)
Dogtooth (2010)

Once Upon a Time… in Hollywood (2019)

 

 

Gus Van Sant Filmleri: 2005-2020

posted in: Film Yönetimi | 0

Gus Van Sant Filmleri: 2005-2020

Last Days (2005): 

Ünlü Seattle Rock grubu Nirvana’nın solisti Kurt Cobain’in ölümünden önce geçirdiği günlerden yola çıkarak oluşturulan kurgusal bir hikâye.

Paris, je t’aime (2006):

Aralarında Gus Van Sant’ın da bulunduğu 20 yönetmenin Paris’te aşk teması altında çektikleri 5 dakikalık filmlerin bir araya getirilmesinden oluşan bir film.

Paranoid Park (2007):

Filmin adı, Portland’daki scate board çılgınlarının (kaykaycılar) uğrak yeri Paranoid Park’tan (diğer adı Punk Park) geliyor. Genç kaykaycı Alex bir gece kaza sonucu bir güvenlik görevlisini öldürmesi ve bu konuyu kimseye açmamaya karar vermesi üzerine gelişen olaylar çerçevesinde ergenlerin karmaşık dünyası aktarılıyor. Blake Nelson’un bestseller romanından uyarlanan filmde oyuncular Gus Van Sant’ın bağımsız müzik sitesi myspace’te açtığı bir yarışmayla amatör gençler arasından seçilmiş.

Milk (2008):

Sıklıkla flaşback’leri kullanarak Harvey Milk’in kariyerinin 40. Doğum Günü ile ölümü arasında geçen zaman dilimini irdeleyen bir Gus Van Sant film’i.

Yönetmen Milk ile de, duyarlı olduğu bir diğer konuyu, gey hakları konusunda idol addedilen Harvey Milk’in (Sean Penn) yaşamını beyazperde’ye aktarıyor. 1977’de, Harvey Milk San Francisco Şehir Meclisi’ne seçilerek Amerika’da eşcinselliğini saklamadan bir devlet kadrosunda üst düzey yöneticiliğe seçilen ilk kişi olmuştur. Sean Penn’e ikinci Oscar’ını kazandıran film, aynı zamanda en özgün senaryo ödülüne de sahip.

Promised Land  Kayıp Umutlar (2012):

Steve Butler (Mat Damon) ve iş arkadaşı Sue Thomason (Frances McDormand) ülkenin önde gelen enerji şirketlerinden birinde çalışmaktadırlar. Taşradaki bir kasabaya, yer altındaki değerli doğalgaz kaynakları için giderler. Amaçları toprak sahiplerinden evlerini en ucuza kapatmaktır. Fakat karşılarına herkesin saygı duyduğu yaşlı bir öğretmen olan Frank Yates (Hal Holbrook) çıkar ve teklife sonuna kadar direnir. İnsanlar bir yandan ekonomik koşullar bir yandan da yıllardır yaşadıkları evleri para karşılığında satma fikri arasında ikilemde kalırlar. Daha önce yüzlerce insanı ikna etmekte sorun yaşamayan Steve için işler sarpa sarar. O da bu süreç içerisinde temsil ettiği şirketin iç yüzünü daha yakından tanıyacaktır.

The Sea of Trees Sonsuzluk Ormanı (2015): 

Arthur Brennan (Matthew McConaughey), eşinin (Naomi Watts) kanseri yenip ambulansa kazasında ölmesinin ardından yaşadığı trajedi sonrası, Japonya’daki Fuji dağının derinliklerindeki gizemli bir ormana doğru yola çıkar. Girenin bir daha kolay kolay çıkamadığı, bir noktadan sonra geri dönüş işaretlerinin kaybolduğu bu orman intihar etmek isteyen insanların yeridir. Yaşamına dair derin bri hesaplaşmanın içinde olan Arthur ormana girdikten kısa bir süre sonra burada yalnız olmadığını fark eder. Ormanda Takumi Nakamura (Ken Watanabe) isimli yolunu kaybetmiş bir adamla karşılaşır ve iki adam bu uçsuz bucaksız ormanda hayatta kalmanın özünü kavrayıp ölümden vazgeçerek yaşama sarılacaklardır.

Don’t Worry, He Won’t Get Far on Foot Merak Etme Fazla Uzaklaşamaz (2018):

John Callahan’in (Joaquin Phoenix) geçirdiği araba kazasında ölümden döndükten sonra yapmak istediği son şey alkolü bırakmaktır. Fakat kız arkadaşı (Rooney Mara) ve karizmatik sponsorunun (Jonah Hill) teşvikiyle gönülsüzce tedaviye başlar ve bu sırada karikatür çizmeye olan yeteneğini keşfeder. Karikatürler, Callahan’ın hayatına yeni bir soluk getirir.

Gerçek bir yaşam öyküsü olan ve yer yer komik öğeler de taşıyan bu Gus Van Sant film’i Callahan’ın oto biyografisinden filme adapte edilerek sanatın iyileştirici gücünü  vurguluyor.

The Prince of Fashion (pre-production, ön-yapım aşamasında):  Michael Chabon’un bir yazısından yola çıkan ve bir babanın oğlunu Paris Moda Haftasına getirmesi ile başlayan hikâyede Will Ferrell başrolde. 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gus Van Sant filmleri: 1985-2003

posted in: Film Yönetimi | 0

Gus Van Sant filmleri

Mala Noche (1985): Van Sant, 20.000 dolarlık bir bütçeyle çektiği bu ilk filminde Walt Curtis’in otobiyografik romanından yola çıkarak Meksikalı kaçak bir göçmene aşık olduğu için eşcinsel olan bir adamın hikayesini anlatıyor.

Drugstore Cowboy (1989): Gus Van Sant filmleri arasında ayrı bir yeri olan Drugstore Cowboy’da ise daha büyük bir bütçeyle çalışma olanağı bulur. Bu film yönetmenin hayallerindeki fikirleri gerçekleştirmek için eline geçen büyük bir fırsattır. 1970’lerde bir grup uyuşturucu bağımlısı para kazanmak amacıyla eczaneleri soyarlar. William Burroughs’un da küçük bir rol aldığı Drugstore Cowboy’da o dönem gençlerinin bir numaralı yıldızı olan Matt Dillon’ın canlandırdığı olayların baş kahramanının kendisini bu hayattan kurtarma uğraşı konu alınır.

Gus Van Sant, Drugstore Cowboy’un ardından bir süre müzik videoları ile ilgilenir. O zamanlar yeni ünlü olan David Bowie için klipler ve William Burroughs’un Amerikan politikasını yeren bir şiir okuduğu Thanksgiving Prayer adlı videoyu yapar.

“William Burroughs cut-up adlı bir teknik kullanıyordu. Bu tekniğin amacı, hikayeyi yazdıktan sonra cümleleri kesip kağıt üzerinde yerlerini değiştirerek metne yeni bir anlam kazandırmaktı. O zamana kadar edebiyatın resim gibi ilerleyemediğini düşünen Burroughs, bu tekniği geliştirerek edebiyatı deneysel bir biçimde yeniden yorumladı. Bu teknik benim de ilgimi çekmişti. Çünkü, sinemada da kesme ve yeniden organize etme metodları kullanılır.”

My Own Private Idaho/ Benim Güzel Idaho’m (1991): Keanu Reeves ve River Phoenix’in başrollerde oynadığı bu filmde, sokaklarda yaşayıp kendilerini erkeklere ve kadınlara satan iki erkek fahişenin sıkı bir dostluktan sonra yollarının ayrılmasının hikayesi anlatılıyor.

Even Cowgirls Get the Blues (1993): Tom Robbins’in aynı adlı romanından uyarlanan bu film, California’ya modellik yapmak için gelen bir kızın, oradaki güzellik çiftliğinde yaşayan kadın kovboylarla arkadaş olmasını konu alıyor.

To Die For (1995): Gus Van Sant filmleri arasında en dramatik konusu olan bu filmde; ünlü bir televizyon sunucusu olmak uğruna herşeyi yapmayı göze alan güzel bir kasaba kızı (Nicole Kidman), genç ve zengin kocasını (Matt Dillon) acımasız bir hileyle öldürtür.

Good Will Hunting/Can Dostum (1997): Good Will Hunting’in senaryosunu Casey Affleck Gus Van Sant’a verir. Senaryoyu çok beğenen yönetmen bu filmi yapmak istediğini belirtir. Fakat yapımcı firma Miramax daha ticari bir yönetmen istemektedir. Sonraları projeyle başka kimse ilgilenmeyince iş Van Sant’a kalır…

Sonuç olarak film Gus Van Sant filmleri arasından en büyük hasılatı yapar ve Oscar dahil bir çok ödüle aday gösterilir.

Matt Damon ve Ben Affleck’in ‘En İyi Senaryo’, Robin Williams’ın da ‘En İyi Yardımcı Oyuncu’ Oscar’ı aldığı bu filmde, bir matematik dehası olan Will Hunting (Matt Damon) hayatını değiştirmek üzere psikolog Sean Maguire’dan (Robin Williams) yardım alır.

Psycho (1998): Alfred Hitchcock’un Psycho’sunun (1960) yeniden yapımı olan bu film yüzünden Gus Van Sant eleştirmenlerden büyük bir darbe alır ve Gus Van Sant filmleri arasında en fazla eleştiriyi toplayan film olur. Film ‘En Kötü Yeniden Yapım’ ve ‘En Kötü Yönetmen’ dalllarında Razzie ödüllerine layık görülür.

Bu filmle ilgili olarak yönetmenin düşünceleri ise şöyle;

“ Good Will Hunting’in başarısının ardından biraz yoldan çıkmaya karar verdim. Böylece Psycho’nun yeniden yapımı için teklif verdim. Bu filmi yaparken bütün arkadaşlarım eleştirmenler seni öldürecek diyorlardı. Tabi eleştirmenlerden korkmak bir film yapmamak için iyi bir neden değil diye düşündüm ama filmden sonra eleştirmenler beni epeyce hırpaladılar. O kadar hırpaladılar ki hala acıyor. Sonra Finding Forester projesi gündeme geldi. Bu proje de bitince gerçekten kendi istediğim filmleri yapmaya karar verdim. Hollywood oyunundan artık vazgeçmenin zamanı gelmişti. Bir anlamda kendi kariyerim açısından tekrar bir geriye dönüş yaşamış oldum.”

Finding Forrester (2000): İyi bir liseye transfer olan siyah bir basketbol oyuncusu ile münzevi yazar William Forrester’ın (Sean Connery) zamanla gelişen ve ikisinin de kendi sorunlarını aşmalarına yardımcı olan dostluklarının hikayesi.

Gerry (2002): Matt Damon ve Ben Affleck’in tekrar beraber oynadıkları bu film deneysel anlatımıyla dikkat çekti. Film, adları Gerry olan iki gencin uçsuz bucaksız bir çölde ilerlerken aralarında geçen anlamsız konuşmaları ve çölde kayboluşlarını içeriyor.

Elephant/Fil (2003): Elephant’ın çekiminden önce Colaroda’da Columbine Lisesi katliamı gerçekleşmiştir. Gazetelerde sürekli bu facianın nasıl gerçekleştiği ile ilgili haberler, köşe yazıları, fotoğraflar yayınlanır.

Tüm Amerikan toplumu gibi Gus Van Sant’ta basın ve medyanın konuyla ilgili haber bombardımanı altında kalır. Yönetmen bu projeyi önce televizyon için düşünür ama daha sonra film olur.

Filme neden ‘Elephant’ ismini verdiği sorusunu ise şöyle yanıtlar;

“Başka bir isim bulamadığımız için aslında. Columbine ismini kullanmamız mümkün değildi. Bir de ‘oturma odasındaki fil’i çağrıştırıyor. Yani burnumuzun dibinde çok büyük bir problem var, ama biz bunu yok sayıyoruz.”

Böylece Columbine Lisesi katliamını tekrar yorumlamak üzere yola çıkan Gus Van Sant, aileleri tarafından ilgilenilmeyen lise öğrencilerinin okulda geçirdikleri bir günü betimliyor. Günün sonunda bir katliamla biten filmde yönetmen, oyuncu olmayan aktörlerle çalışmış ve bir çok sahne doğaçlama olarak çekilmiştir.

Gus Van Sant Filmleri 2005-2020 ile devam edecek…