Oyunculukta Konsantrasyon

Oyunculukta Konsantrasyon

Duygu ve düşüncelerin belli bir nokta üzerinde yoğunlaşması olayına KONSANTRASYON denir. Oyuncu metnin konusuna ve rolüne konsantre olmalıdır.

Oyuncunun işlevi sırasında konsantre olması, dış dünyasının nesne ve olaylarından soyutlanarak tüm dikkatini mekân, dekor, ışık, müzik ve izleyene odaklaması ile mümkün olur.

Mekân, ya da sahne üzerindeki nesnelere bakarken onları görmek gerekir. Gerçekten görür ve hissederse izleyenler oyuncunun rolüne o derece inanır. Oyuncu Konsantrasyonu içinde asla doğallığından ayrılmamalıdır.

Oyunculukta Konsantrasyonu sağlamak için oyuncunun bakmak eylemini gerçekleştirmesi, bakmayı öğrenmesi ve bakışların çeşitliliğini bilmesi gerekir. Gözler izleyici ile çok etkili diyalog kurar. Dolayısıyla konsantre olmamızı sağlayan en önemli organımızdır gözümüz.

Göz dikkat unsurunun da en etkili organıdır.

Dikkat toplama konusunda oyuncuya en yakın alan Küçük Dikkat Çemberi diye vasıflandırılır.

Biraz daha geniş alan Orta Dikkat Çemberi’dir.

Tiyatroda tüm sahneyi ve salonu kaplayan alan, sinemada ise mekân ve objektifin geniş sanal alanı, Büyük Dikkat Çemberi olarak vasıflandırılır.

Dikkat çemberleri oyuncuyu zorlayan sanal çemberlerdir.

Dikkat unsurunun kesinlikle dağılmaması gerekir. Bunun için nesnelerle ilişkiyi kurup kendisine en yakın alanı kullanarak rolüne yoğunlaşması gerekir. Daha sonrasında oyuncu, alanını genişleterek dikkatinin dağılmamasını sağlayabilir.

Oyunculukta konsantrasyon sağlamak için oyuncunun rol hazırlık çalışmaları için uygulayacağı yöntemler vardır.

Oyunculukta Konsantrasyon’ u kolaylaştıran araçlar; Birimler ve Amaçlar

Stanislawski’nin yönteminde, oyuncunun çalışmasına kolaylık kazandırmak adına oyun metninin analizi yapılarak çözümlenir. Oyun metninin (Teks) ya da senaryonun birimleri ve bu birimlerin amaçlarını saptamak için  yüzlerce soru sorulmalı ve bu sorulara cevap aranmalıdır.

Önce, “oyunun ya da senaryonun birimleri” ele alınmalı, tüm ayrıntıları, gözden geçirilmelidir. Asıl amaç, rolün oluşmasında oyuncuya rolünde yardımcı olacakların ve olmayacakların belirlenmesidir.

Bir oyuncunun rolünü ortaya çıkarmasına yardımcı olacak tüm ayrıntılara “Oyunun Birimi” denir.

Buna göre oyuncu, oyunun ya da senaryonun bütünlüğü içinde metni birimlerine ayıracak, o amaçlara uygun oynama biçimini belirleyecek, oyunun genel amacıyla bütünleşerek rolün canlandırılmasını sağlayacaktır.

Yazar da metnini oluştururken, bir amaç ile yola çıkar.

Birimler ve her birimin taşıdığı amaçlar metnin (oyun ya da senaryo) genel amacını ortaya çıkarır.

 

 

 

 

 

 

 

Oyunculuk İşlevi Nedir?

Oyunculuk İşlevi


Oyunculuk Tiyatro oyunculuğu, Sinema oyunculuğu diye sınıflandırılamaz. Oyuncu, tiyatroda da sinemada da oyunculuk vasfını sürdürerek Oyunculuk İşlevi ’ni yerine getirmekle yükümlüdür.


Ama bu Oyunculuk İşlevi ’ni yerine getirirken Tiyatro ile sinema arasında çerçevesel farklar olduğunun da hatırlamak zorundadır.Tiyatro ve Sinema, anlatıları görsellik anlamında farklı çerçevesel boyutlarla aktarır izleyenlere.


Tiyatro sahne olarak geniş bir çerçevededir.Başka deyişle tiyatro sahnesinin çerçevesi geniştir. Oyuncu, Oyunculuk İşlevi ’ni yerine getirirken salonda bulunan izleyicilere oyununu onların görebileceği anlamda az da olsa fiziksel güç kullanarak sergiler. Bu biraz abartılı olabilir. Çünkü en arka sırada bulunan izleyicinin de sahneyi ve oyuncuyu görmesi gerekir. Oyuncu sesini de o oranda arttırarak kullanır.
Oyunculuk İşlevi’nde iki üç saatlik bir süre boyunca karakterini geliştirebilen tiyatro oyuncusunun aksine sinema oyuncusu bu devamlılıktan yoksundur. Kesintili bir şekilde gerçekleşen – ki bazen bu çekimler hikayenin sonundan başına veya karışık olarak gerçekleşebilir – çekimlere daha başlamadan karakterini geliştirmesi, olgunlaştırması gerekir.
Kamera en ufak bir jesti bile yakalayıp 20-30 kez büyüttüğü için oyuncuların daha az şaşalı, stilize ve doğal bir oyunculuk sergilemeleri gerekir.
Makyaj, ışık, soft çekim gibi tüm düzeltici uygulamalara rağmen perde oyunculara sahneden daha acımasız davranarak tüm kusurları ortaya çıkarır.


Bir oyuncu için sinemada duygularını yansıtmak tiyatro sahnesinden daha zor ve ince bir iştir. Tiyatroda abartılı jest ve mimikler kullanmak işi kolaylaştırırken sinema oyuncusu bunu çok daha az belirgin bir şekilde yapmalıdır.


Oyunuculuk İşlevi ’nde bu şartların getirdiği engellemeler yüzünden sesiz sinemanın bir çok yıldızı sesli sinemaya uyum gösterememiş ve birçok ünlü tiyatro starı da sinemaya geçiş sağlayamamıştır.


Ama Laurence Olivier, Glenn Close, Julie Andrews, Kevin Spacey, Matt Dillon gibi oyuncuların hem sinemada hem de tiyatroda çok başarılı olduklarını da unutmayalım.


Türk Sinemasının ilk sesli filmi 1931 yılında gerçekleştirilen “İSTANBUL SOKAKLARINDA” filmidir. Paris Stüdyolarında çekilmiştir.

Sinemamızın belirli bir döneminde bir çok önemli filmde gerek ana, gerekse yan karakter olarak tiyatro kökenli oyuncular yer almış ve onlar bu filmlere sanatsal ağırlıkları ile çok şey katmışlardır.
Örnek olarak; “KIRIK ÇANAKLAR”, 1961 – Alev Oraloğlu, Salih Tozan, “AĞAÇLAR AYAKTA ÖLÜR”, 1964 – İzzet Günay, Yıldız Kenter, “ÜÇ TEKERLEKLİ BİSİKLET”, 1962 – Sezer Sezin. Daha birçok film ve oyuncusunu sayabiliriz.
Bu da demek oluyor ki, bir filmin oluşumunda oyuncunun önemi çok büyüktür. Oyuncu, filmin başarısının en önemli faktörleri arasındadır. Oyuncu da oyunculuğun önemini kavrayan ve büyük bir ciddiyetle Oyunculuk İşlevi ’ni uygulayan kişidir. Araştırmacı ve gözlemcidir. Yaşamdaki insanlar onun yansıtacağı karakterleri oluşturur.

Antik Çağda Tiyatro

Antik Çağda Tiyatro
Tiyatro ilk kez IÖ 6. yüzyılda Yunan toplumunda dinsel törenden ayrışarak bir sanat türü haline geldi.

Yunan toplumunda tiyatronun öncülü, neşe, şarap, bereket ve doğa tanrısı Dionysos’u kutsamak için yapılan “Bacchanalia” şenliklerinde bir koronun söylediği “dithyrambos” şarkılarıydı. Koro, bu şarkılarda farkı kişilerin konuşmasını canlandırmak için söz ve tavır değişikliğinden yararlanarak anlatımını dillendiriyordu.

Daha sonra, oyuncu ve oyun yazarı Thespis, koronun karşısına, farklı maskeler takarak farklı kişileri temsil eden bir oyuncu koydu. Böylece konu çeşitliliğine ulaşıldı.

Komedya ise İÖ 486’dan itibaren Atina’da Lenia kış şenliğinde yapılan yarışmalarda yaygın bir şekilde temsil edilen bir etkinlikti.

İÖ 6. yüzyıldan sonra Yunan egemen sınıfları arasında gözden düşen komedya, soytarılık, hokkabazlık gibi öğelerle birleşerek köylülerin ve yoksul halkın yaşamında önemini koruyan bahar ayinlerinde, özelikle konuşma diline yakın bir dil kullanarak, yaygınlığını devam ettirdi.

Antik Çağda Tiyatro’ nun oyunları arasında ortalama 10 bin ile 20 bin seyircinin aynı anda izleyebildiği eski Yunan oyunları, oyunlarında dekor kullanan ilk tiyatro yazarı olan Sophokles’in trajedileriyle teknik anlamda bir çok kazanımlar elde etmiştir.

Aiskhylos, Sophokles ve Euripides konularını mitolojiden alan oyunlar yazarken, Aristophanes, oyunlarında dönemin siyaset adamlarının ve düşünürlerinin yanlış tutumlarını alaya almıştır.

Antik Çağda Tiyatro: Roma Tiyatrosu

Estetik açıdan fazla başarılı olamayan, canlı bir oyun (yöresel Carmina Fescennina oyunları) geleneği olan Roma toplumu Antik Çağda Tiyatro’ya özgün bir katkı yapmaktan çok Yunan tiyatrosunu taklit etmeyi yeğlemiştir.

Antik çağda tiyatronun ilk Romalı oyun yazarı olan Naevius, “Fabula Palliata” adı verilen türün de kurucusudur.

İÖ 2. yüzyılda Roma tiyatrosunun en önemli iki temsilcisi, Plautus ve Terentius,
Yunan Yeni Komedyası’nı, Roma toplumuna uyarlamışlardır. Ama Roma’da tiyatroya gidenler, nüfusun sınırlı bir kesimini oluşturuyordu.

Roma döneminde tiyatro sanatı ile ilgili en önemli eser, Horatius’un “Ars Poetika” sıdır. Bu eserde, tiyatronun eğitici işlevi ve biçimsel düzeni hakkında önemli açıklamalar yapılmıştır.

Antik Çağda Tiyatro öğeleri arasındaki Roma tiyatrosunun iki büyük komedya yazarı Plautus ve Terentius, Atina Yeni Komedyasından aldıkları konuları Romalının günlük yaşantısına, aile ilişkilerine uyarlamışlardır.

Film Çekiminde Sahne Aydınlatması- Işıklandırma  

Film çekiminde kullanılan ışıklandırmanın ana elementleri:

 

film çekiminde

 

Işıklandırma sinematografır’ın artistik amacına ulaşmak için kullanabileceği en temel araçlardan biridir. İyi bir atmosferik ışıklandırma ile sinematografır resmin kompozisyonunda etkin olacak yeni bir artistik gerçeklik yaratabilir. Işıklandırma pozlamadan farklıdır ve filmin artistik kalitesinin de bir ölçümüdür.

Film çekiminde kullanılan ışıklar etkilerine bağlı olarak isimlendirilir.

Ana Işık:

Konuya temel görünümünü veren, güneş ışığına, pencereden veya kapıdan gelen direkt ışığa benzeyen ışık tipidir. Ana ışık genellikle sette ilk yapılan ışıktır ve yeri elde edilmek istenen etkiye göre değişebilir. Eğer ana ışık kamera ekseni boyunca doğrudan konunun yüzüne yönlendirilirse düz, detaysız bir görüntü elde edilir. Eğer konu yandan aydınlatılırsa detay artar. Kamera eksenine ve konuya 90 derecelik açı ile yerleştirilirse konunun yarısına gölge düşer.

Yandan aydınlatma ile konunun tüm detayları ortaya çıkar ve bu özellikle karakterlerin yaşının vurgulanması gibi durumlarda tercih edilir. Eğer ana ışık konunun altına yerleştirilirse burun ve yanak gölgeleri anormal şekilde oluşur.

Film çekiminde tercih edilen yöntem ana ışığı kamera eksenine 45 derece açı ile 45 derece yukarıya yerleştirmektir. Bu durumda çok doğal gölgeler elde edilirken konunun ana ışıktan uzak kısımları kısmen aydınlanır ve burun ile çene gölgeleri ideal bir şekilde birleşerek tek bir gölge yaratır.

Ana ışığın konuya olan uzaklığı da çok önemlidir. Eğer çok yakın yerleştirilirse ışığa yakın olan yüzeylerle uzak olan yüzeylerin aldığı ışık miktarları birbirinden çok faklı olur. Eğer mesafe artarsa konu boyunca daha eşit miktarda ışık elde edilmiş olur.

Dolgu Işığı:

Bu ışığın amacı ana ışık tarafından yaratılan gölgeleri doldurmaktır. Kontrast şartlarını ayarlamada önemli rol oynar. Doğada gökyüzü ve çevreden yansıyan ışık güneş tarafından yaratılan gölgeleri doldurur.

 

film çekiminde5
Ana Işık ve Dolgu Işığı

 

Yardımcı Işıklar:

Üçüncü ışık tipi tek bir ışık tipi olamayıp birden fazla ışıktan oluşur. Geri plan ışığı (konunun arkasında yer alır ve konu üzerinde gölge oluştururken derinlik etkisi yaratır), yan-ışık, dekoratif ışık vs. gibi. Sahneyi mümkün olan en kısa sürede seyirciyi etkileyecek şekilde tamamlar.

Eğer ön ve arka plan yoğunluğu ve rengi birbirine yakın ise planlar birbirine karışabilir. Ayırtmak için bordür ışığına başvurulur. Görüntü yönetmeni konuyu arkadan ışıklandırarak konunun bordürlerinin belirgin hale getirerek arka plandan ayrılmasını sağlar.

 

film çekiminde 7
Aydınlatma Şeması

 

Film Çekiminde Işıklandırma Kontrastı Oranı   

Işıklandırma Kontrastı oranı ana ışık ile dolgu ışığı arasındaki yoğunluk farkıdır. Sahnede hâkim olan ışık ana ışıktır. Dolgu ışığı ana ışık için yapıldığın dan yoğunluğu daima daha azdır. Ana ışık ile dolgu ışığı arasındaki bu yoğunluk farkı ne kadar fazla ise ışıklandırma kontrastı o kadar yüksektir. Dolgu ışığının miktarı ve yoğunluğu arttıkça ışıklandırma kontrastı o kadar azalır. Işıklandırma kontrastı sahnenin önden, yandan ve arkadan aydınlatıldığına göre de değişir.

Dışarıda yapılan çekimlerin çoğunda güneş ışığı ana ışık rolünü oynar. Atmosferik şartlar ise dolgu ışığı görevi görecek olan ışık kaynakları durumundadır.

 

Oyuncu ve oyunculuk… Fark yaratmak. ..

Oyuncu kimdir?

 

Oyuncu - Kemal Sunal
Oyuncu – Kemal Sunal

Büyük oyuncular işlerine aşık olan kişilerdir.

Oyunculuğu insan ruhunun gizemlerinin araştırılarak gözler önüne serildiği bir laboratuvar olarak görürler.

Oyuncuların bazıları hiçbir eğitim almadan kendi performans tarz ve tekniklerini geliştirmişlerdir.

Bazı büyük oyuncular da kendilerini eğiten kişileri birer “Guru” olarak görüp sürekli onun izinden gitmeye çalışırlar.

Her ne tarz olursa olsun başarılı bir oyuncu doğru eğiticilerini bulup, yaşamı gözlemleyerek gördüğü her şeyi çalıp kendi ruhunda özümsemeyi bilen kişidir.

Oyuncu çevresindeki her insanın fiziksel karakterini ve davranış şifrelerini dikkatle gözlemlemelidir.

Gözleme dayanma yöntemi bazen “Dışardan İçeriye” çalışma olarak isimlendirilir. Taşralı bir insan ile şehirli bir insan arasında büyük davranış farklılıkları olduğu gibi değişik meslek gruplarına ait insanlar arasında da davranış farklılıkları vardır.

Oyuncu değişik yürüyüş stillerini;  bebek adımları ile yürüme, uzun adımlar atarak yürüme, sıçrayarak yürüme, dans ederek yürüme (John Travolta), genç bir insanın yürümesi, yaşlıların yürümesi vs gibi – sarhoşluk derecelerini;  çakır keyif, küfelik, alkolik vs gibi – gülme tiplerini;  geniş gülme, dudaklar kapalı gülme, dudaklar büzük gülme vs gibi – gözlemleyerek envanterine kaydetmelidir…

Yeşilçam’ın unutulmaz oyuncusu Kemal Sunal her filminde canlandırdığı karaktere derinlik ve inandırıcılık katabilen ender isimlerden biridir.

Oyuncunun yıllardır bıkmadan izlenmesinde yatan sebeplerin başında gözlem ve kendine has mimik ve jestler üretebilme yeteneği yatar.

 

RSS
Follow by Email