Stüdyo Sömürü Filmleri

Stüdyo Sömürü Filmleri

Amerika’da MPPA sisteminin yürürlüğe girmesinden sonra Hollywood’da kan, şiddet, erotizm ve küfür dolu filmler yapılmaya başlandı. Bu serbestlik ortamında John Schlesinger “Midnight Cowboy” u (1969), Stanley Kubrick “A Clockwork Orange” ı (1971), Sam Peckinpah “Straw Dogs” ’u (1971), Adrian Lyne “9 1/2 Hafta” yı (1986) çektiler.

Hollywood filmleri sömürü sinemasının konularını daha kabul edilebilir yumuşak bir biçimde işledi.

Büyük bütçelerle ve sanatsal özellikleri de göz ardı etmeyerek Stüdyo Sömürü Filmlerini çekmeye başladı.

Örneğin Darren Aronofsky “Requiem for a Dream”, (2000) filminde 1930’larda popüler olan uyuşturucu filmlerinin özelliklerini kullandı.

“The Blair Witch Project” (1999), “The Silence Of The Lambs” (1991) yamyam filmlerinden etkilenerek yapıldı.

Studyo-Somuru-Sinemas
Kuzuların Sessizliği

Bazı sömürü filmlerinin yeni versiyonları da yapılarak Stüdyo Sömürü Filmlerinin yelpazesine eklendi.

 “The Texas Chainsaw Massacre” (2003), “Assault on Precinct 13” (2005), “The Hitcher” (2007).

Stüdyo Sömürü Filmleri, giderek daha karmaşık olay örgüleri kullandılar. Modern ve estetik bir sinematografi aracıyla kanlı şiddeti kitlelere kabul ettirdiklerini görüyoruz.

Bu tarz Stüdyo Sömürü filmleri’ ne örnek vermek gerekirse;  “Se7en” (1995), “Crash” (1996), “Fight Club – Dövüş Kulubü” (1999), “Irreversable” (2002), “The Dreamers” (2003), “Saw” (2004).

Quentin Tarantino sömürü sinemasından yararlanarak sinemaya yeni bir bakış açısı ve sanatsal boyut getirmiştir.

“Reservoir Dogs – Rezevuar Köpekleri “, “Pulp Fiction – Ucuz Roman” ve “Jackie Brown”, “Kill Bill” filmlerinin yaratıcısı Tarantino bu türü çok seven bir sinemacıdır. Kendisini bir sanatçı olarak gören Tarantino şiddeti filmsel bir motif olarak kullanır.

 

Şiddet ögesini kendi tarzında başarı ile kullanan yönetmenlerden biri de David Lynch’dir.  

“Blue Velvet – Mavi Kadife” (1986), “Wild at Heart – Vahşi Doğanlar” (1990), “Twin Peaks: Fire Walk with Me”  (1992), “Lost High Way – Kayıp Otoban” (1997) filmleri.

Sömürü sinemasının Mainstream-Ana Akıma karışmasıyla sinema adeta yüz değiştirmiştir.

Önceleri, sömürü filmlerinin Mainstream’e karşı bir duruşu vardı.

Mainstream sinema, toplumun ahlak kurallarını ve tutucu yaşam biçimini sağlamlaştırmak için çalışıyordu.

Sömürü sineması ise buna ters olarak gelenekleri yıkıp, seyirciye kuralların çiğnenmesinden kaynaklanan gizli bir zevk veriyordu.

Sömürü Sineması yaptığı sömürüyü, Mainstream sinemasına göre daha açık ve dürüst bir şekilde ortaya koyabilmiştir.

Böylece film dünyasına karşı eleştirel bir bakış açısı da getirebiliyordu.

Günümüz Televizyon endüstrisi de bu konuya el atmakta gecikmedi.

Bunun en popüler örneği “The Walking Dead” TV serileridir..

 “The Walking Dead”olası bir global savaş, doğal felaket veya kıyamet sonrası dönemi anlatan (post-apolakiptik) Amerikan yapımı bir TV serisidir.

Robert KirkmanTony Moore ve Charlie Adlard tarafından yaratılan çizgi roman serisinin TV uyarlaması.

Çok geniş bir oyuncu kadrosuna sahip olan dizi modern medeniyetin çöküşünün ardında yaşananları anlatır.

Bu çöküşten kurtulan insanlar gruplar halinde yaşıyorlar.

Kendi kural ve kanunları var.

Aralarında çatışmalar da hiç eksik olmuyor.

Ama asıl amaç kendilerini avlamaya çalışan Zombiler’ den kaçabilmek ve hayatta kalarak varlıklarını devam ettirebilmek.

.

 

Hastanede Cinayet – Sema Fener’den bir polisiye

Polisiye Roman Okurlarına Yeni Bir Öneri: “Hastanede Cinayet”

Sema Fener’in yeni romanı “Hastanede Cinayet”, Yitik Ülke Yayınları etiketiyle yayımlandı.

Sema Fener, daha önce “İngilizceden Türkçeye Açıklamalı Sinema, Televizyon, Video Terimleri Sözlüğü”, “Sinemanın Özü Kısa Film” ve “Sinema Senaryoları Nasıl Yazılır?” adlı kitapları kaleme almıştı. Yazar, okurlarını bu kez polisiye ve psikolojik gerilim türünde bir eserle selamlıyor.

Sürükleyici yapısı ve akıcı diliyle merak uyandıran romanın kapak arkası yazısında okurlara şöyle sesleniliyor: “Kötülüğün eli kolu çok uzundur; inanç ve ülke tanımadan her yere ulaşır, gölge gibi süzülüp çoğalır. Her kılığa girip, her kimliğe bürünebilir. Tuhaf bir çekiciliği vardır onun, bir şekilde çeker insanı. Ne olduğunu anlamadan içine düşersiniz; ya av olursunuz ya da avcı. Kötülük tüm zamanlar boyunca örgütlü ve planlı olmuştur… Bazı insanlara doğuştan ekilen bir tohum gibidir o; bir gün tüm günahların üstünü örtecek bir tarlaya dönüşür bu tohum. Kötü, kötülüğün kefaretini mutlaka öder. Tıpkı hastanemizde olduğu gibi…”

Sema Fener’den bu sürükleyici polisiye-gerilim romanı polisiye edebiyat okurlarına önerilir.

Hastanede Cinayet

Hastanede Cinayet, Sema Fener, Yitik Ülke Yayınları, polisiye roman, 240 sf, 26 TL

Alfred Hitchcock amca diyor ki…

Alfred Hitchcock

alfred hitchcock
Alfred Hitchcock

Perdede gösterilen iyi bir film ise, ses kesildiğinde bile izleyiciler perdede ne olup bittiğini mükemmel anlarlar.

if it’s a good movie, the sound could go off and the audience would still have a perfectly clear idea of what was going on.

Alfred Hitchcock

(1899 – 1980), Korku filmlerinin ustası İngiliz Yönetmen.

(1899 – 1980), the British film director, best known for his horror films.

ÇIĞLIK ATMAK

Çığlık Atmak

Bir çok oyuncu inandırıcı ve tetikleyici bir çığlık atmakta yetersiz kalır.

Korku filmleri hatırı sayılır sayıda gürültülü gerilim sahneleri taşır ve bu sahnelerin çoğu da atılan çığlıklarla gerçekleşir.

Süper bir çığlık atmak için yapılması gerekenler

Isınma:

Diğer insanlardan uzaklaşın,

Burnunuzdan derin bir nefes alarak ciğerlerinizi doldurun,

Diyaframınızı aşağı çekin,

Ağzınızı açarak çenenizi aşağı düşürün,

Ağzınızdan sessiz fakat kuvvetli bir ha—aaa sesi çıkarın, uzatın.

Bu alıştırmayı iki üç kez tekrarlayın.

Önemli not: Çığlık atmak ses telleriniz için zararlıdır. Bu yüzden çığlık sahnelerinden önce ve sonra sulu bir şeyler (tercihen ılık) içmeyi ihmal etmeyin.

Ölüyü oynamak

Bir korku filminin tüm büyüsünü yitirmesi için ölü bir oyuncunun nefes aldığını fark etmek seyirci için yeterlidir.

Bu durum bazen gerçekleşir de…

Uzun süren çalışma saatlerinin ve ardı ardına tekrarlanan sahnelerin getirdiği yorgunluk sonucunda bir oyuncu çekim yapan kameranın üzerinde olduğunu fark etmeye bilir.

Eğer bir filmde ölen bir karakteri canlandıracaksanız filmin katili olmamak için uygulayabileceğiniz bazı ipuçları:

Kadrajda olduğunuz zaman kameranın çalışıp çalışmadığını kontrol ediniz.

Çekilmekte olan bir sahnede yer aldığınızda ve sahne nefesinizi zorlukla tutacağınız kadar uzun olduğunda; yavaş ve sığ nefesler alabilirsiniz.

Nefesinizi boyun ve gırtlak bölgesinde tutmaya odaklanın. Ciğerlerinizi tabii ki çalışacak, fakat göğüs boşluğunuz hareket etmeyecektir.

Gerilim ve psikolojik gerilim

Gerilim ve psikolojik gerilim filmleri oyunculuğu korku filmlerine nazaran biraz daha incelik gerektirir.

Bu tarz filmlerde izleyici korkutan şey, korku filmlerinde sıklıkla rastlanan “şok” edici kanlı kesip – biçme sahneleri yerine,  zihnin alt seviyelerinde yarıtılan korku algısına dayanır.

Dolayısıyla oyuncunun başarıyı yakalayabilmek için kendi ruhunun derinliklerinde yatan korku ve nevrozları araştırarak yüzeye çıkarması, ardından canlandırdığı karaktere aktararak sergilemesi gerekir.

Hayal gücünü kullanmak

Bazen oyuncular var olmayan varlıklara karşı oynarlar…

Bu özellikle fantastik canavarların yaratıldığı bilgisayar animasyonları (CGI karakterleri) kullanan korku filmlerinde geçerlidir.

Bu tarz sahnelerde partnerinizi yaratabilmek için hayal gücünüzü kullanmanız gerekir.

Yönetmeniniz size partnerinizin neye benzediği hakkında gerekli bilgiyi vermeye çalışır veya bir maketini göstererek hayal gücünüzü canlandırabilir.

 

RSS
Follow by Email