Gus Van Sant Filmleri: 2005-2020
Last Days (2005):
Ünlü Seattle Rock grubu Nirvana’nın solisti Kurt Cobain’in ölümünden önce geçirdiği günlerden yola çıkarak oluşturulan kurgusal bir hikâye.
Paris, je t’aime (2006):
Aralarında Gus Van Sant’ın da bulunduğu 20 yönetmenin Paris’te aşk teması altında çektikleri 5 dakikalık filmlerin bir araya getirilmesinden oluşan bir film.
Paranoid Park (2007):
Filmin adı, Portland’daki scate board çılgınlarının (kaykaycılar) uğrak yeri Paranoid Park’tan (diğer adı Punk Park) geliyor. Genç kaykaycı Alex bir gece kaza sonucu bir güvenlik görevlisini öldürmesi ve bu konuyu kimseye açmamaya karar vermesi üzerine gelişen olaylar çerçevesinde ergenlerin karmaşık dünyası aktarılıyor. Blake Nelson’un bestseller romanından uyarlanan filmde oyuncular Gus Van Sant’ın bağımsız müzik sitesi myspace’te açtığı bir yarışmayla amatör gençler arasından seçilmiş.
Milk (2008):
Sıklıkla flaşback’leri kullanarak Harvey Milk’in kariyerinin 40. Doğum Günü ile ölümü arasında geçen zaman dilimini irdeleyen bir Gus Van Sant film’i.
Yönetmen Milk ile de, duyarlı olduğu bir diğer konuyu, gey hakları konusunda idol addedilen Harvey Milk’in (Sean Penn) yaşamını beyazperde’ye aktarıyor. 1977’de, Harvey Milk San Francisco Şehir Meclisi’ne seçilerek Amerika’da eşcinselliğini saklamadan bir devlet kadrosunda üst düzey yöneticiliğe seçilen ilk kişi olmuştur. Sean Penn’e ikinci Oscar’ını kazandıran film, aynı zamanda en özgün senaryo ödülüne de sahip.
Promised Land Kayıp Umutlar (2012):
Steve Butler (Mat Damon) ve iş arkadaşı Sue Thomason (Frances McDormand) ülkenin önde gelen enerji şirketlerinden birinde çalışmaktadırlar. Taşradaki bir kasabaya, yer altındaki değerli doğalgaz kaynakları için giderler. Amaçları toprak sahiplerinden evlerini en ucuza kapatmaktır. Fakat karşılarına herkesin saygı duyduğu yaşlı bir öğretmen olan Frank Yates (Hal Holbrook) çıkar ve teklife sonuna kadar direnir. İnsanlar bir yandan ekonomik koşullar bir yandan da yıllardır yaşadıkları evleri para karşılığında satma fikri arasında ikilemde kalırlar. Daha önce yüzlerce insanı ikna etmekte sorun yaşamayan Steve için işler sarpa sarar. O da bu süreç içerisinde temsil ettiği şirketin iç yüzünü daha yakından tanıyacaktır.
The Sea of Trees Sonsuzluk Ormanı (2015):
Arthur Brennan (Matthew McConaughey), eşinin (Naomi Watts) kanseri yenip ambulansa kazasında ölmesinin ardından yaşadığı trajedi sonrası, Japonya’daki Fuji dağının derinliklerindeki gizemli bir ormana doğru yola çıkar. Girenin bir daha kolay kolay çıkamadığı, bir noktadan sonra geri dönüş işaretlerinin kaybolduğu bu orman intihar etmek isteyen insanların yeridir. Yaşamına dair derin bri hesaplaşmanın içinde olan Arthur ormana girdikten kısa bir süre sonra burada yalnız olmadığını fark eder. Ormanda Takumi Nakamura (Ken Watanabe) isimli yolunu kaybetmiş bir adamla karşılaşır ve iki adam bu uçsuz bucaksız ormanda hayatta kalmanın özünü kavrayıp ölümden vazgeçerek yaşama sarılacaklardır.
Don’t Worry, He Won’t Get Far on Foot Merak Etme Fazla Uzaklaşamaz (2018):
John Callahan’in (Joaquin Phoenix) geçirdiği araba kazasında ölümden döndükten sonra yapmak istediği son şey alkolü bırakmaktır. Fakat kız arkadaşı (Rooney Mara) ve karizmatik sponsorunun (Jonah Hill) teşvikiyle gönülsüzce tedaviye başlar ve bu sırada karikatür çizmeye olan yeteneğini keşfeder. Karikatürler, Callahan’ın hayatına yeni bir soluk getirir.
Gerçek bir yaşam öyküsü olan ve yer yer komik öğeler de taşıyan bu Gus Van Sant film’i Callahan’ın oto biyografisinden filme adapte edilerek sanatın iyileştirici gücünü vurguluyor.
The Prince of Fashion (pre-production, ön-yapım aşamasında): Michael Chabon’un bir yazısından yola çıkan ve bir babanın oğlunu Paris Moda Haftasına getirmesi ile başlayan hikâyede Will Ferrell başrolde.