Yazı Alfabesi ve Senaryo
Romancıların, başka yaratıcılarla çalışmayı pek bilmedikleri(!) şeklindeki ortaklaşmacı yaratım bu duygusu edebiyattan sinemaya yapılacak uyarlama çalışmalarında sık sık ortaya çıkar.
Edebiyatçılar, ürünlerini sinemaya aktaracak sinemacıları hep kuşku ile karşılamışlardır. Bu kuşku, tek başlarına yarattıkları eserin onlar tarafından bozulabileceği kaygısı yüzündendir. Oysa bu yanlıştır. Çünkü kimse bir eseri bozmak için işe başlamaz.
Bu yüzden senaristler, roman yazarlarının tekelci yaklaşımlarından uzaklaşmalıdırlar. Romancı yayınevine romanını teslim ettikten sonra, romanın başına matbaa veya dağıtımda çok az şeyler gelir. Oysa sete çıkan bir senaryonun başına çok şey gelebilir. Senarist bunları bilmek ve ona göre davranmak zorundadır…
Senaryo filme giden yolda bir ön aşamadır…
Yani kâğıt üstündeki bir senaryo, sadece daha sonra hareketli görüntülerle kayda alınacak görüntülerin, 29 harfle yazılmış bir taslağıdır. Bu taslak, bir anlamda, daha sonra yapılacak bir bina için bir mimarın çizdiği plandan yapılmış bir makete benzer. Bir maket bir bina için ne kadar somutsa, kâğıt üzerindeki bir senaryo da bir film için o kadar somuttur.
Kendi kendimize, “Peki, sinemacılar herhangi bir dilin yazı alfabesini kullanmak zorunda mıdırlar? Ve bir yazı alfabesi yeterli midir?” diye iki soru sorabiliriz. Birinci soruyu “hayır” diye yanıtlamak mümkün değildir.
Sinemacılar, filme giden yolda pratik, kolay ve güçlü bir iletişim sağlayan bir araç olarak yazı alfabesini kullanırlar.
Fakat yazı alfabesi onların ihtiyaçlarını tam olarak karşılamayabilir. Bu yüzden, sinemacılar, filme giden yolda başka birçok kültür veya sanatın dil veya tekniklerini de (mimarlık, fotoğraf, grafik vs.) kullanırlar.
Yeri gelmişken bir film yönetmenini de tanımlamakta yarar var. Bu gerekli, çünkü bazı senarist adayları senarist ve yönetmen olma duyumlarını da birbirine karıştırmaktadırlar.
Şüphesiz bir film yönetmeni de film yapma süreci içinde, bir senaryo üstünde belli bir iş bölümü altında çalışan, alanlarında uzman yaratıcıların zihinsel ve fiziksel ürünlerini (bir sentezle) birleştiren bir yaratıcıdır.
Film yönetmeni bir anlamda çeşitli yaratıcıların orkestrasını yöneten bir şef gibidir. Bir senarist de aslında kâğıt üstünde aynı orkestrasyonu yapar.
Aradaki fark, senaristin vardığı sonuçları kâğıda, yönetmenin ise filme kaydetmesidir.