Edison ve sinemada buluşlar dönemi

posted in: Sinema Tarihi | 0
Black Maria Stüdyoları
Black Maria Stüdyoları

 

Edison ve Black Maria Stüdyoları

Edison laboratuarlarında çalışan bir araştırmacı olan  “W.K.Laurie Dickson” un hareketli görüntülerin kayıt ve gösteriminde çığır açacak kolaylıklar sağlayan  “cellulod strip = plastik şerit” i icat etmesinden sonra sinemada  büyük aşamalar sağlandı.

1894 yılında Thomas Alva Edison bu aşamaya bağlı olarak iki önemli aygıtı ürettiğini açıkladı;

  • “Kinetograph” – Hareketli görüntüleri kaydedecek olan ilk pratik kamera,
  • “Kinetoscope” – Dickson’un devamlı selüloit  şeridinin üzerindeki görüntülerin elektrikli bir motor tarafından hareket ettirilerek bir lamba ve mercek yardımıyla cam üzerine düşürüldüğü ve izleyicilerin bir göz yuvasından görüntüleri seyrettiği bir dolap . Bu şeridin uzunluğu genellikle 12-13 mt kadardı.

Kinetoscope salonları kısa sürede Amerika ve Avrupayı kapladı.

Thomas Alva Edison
Thomas Alva Edison

 

Edison’un “Black Maria” stüdyolarında Dickson tarafından kaydedilen müzik veya akrobat gösterileri gibi eğlendirici kısa filmleri gösteriyordu.

“Thomas Alva Edison” Amerikan Sinemasının mucitleri arasında en popüler isimlerden biridir. Sinemanın yanında telgraf yayını vs. gibi bir çok icadı ile Amerika tarihinde neredeyse yarı tanrı niteliği kazanan bir araştırmacı idi.

Filme perforasyon (delik) açılması fikri yine onun stüdyolarında gerçekleşmiştir. İlk önce filmin ortasına açılan delik, daha sonra Dickson’un önerisiyle kenara açıldı.

Filmlerde sanatçıların kullanılması fikri de Dickinson’a aittir. Omuz çekimi, diz çekimi teknikleri ilk kez onun tarafından gerçekleştirilmiştir.

İlk sinema filmi demeye layık filmler Dickson’un filmleridir.

“May Irwin ile C. Rise’ın Öpüşmesi” filminde ilk öpüşme sahnesi omuz çekimi ile çekilmiş ve tutucu çevrelerce utançla karşılanırken gösterimde gülüşmelere yol açmıştır. Bu film aynı zamanda kadınların iç çamaşırlarının görünmesi, göbek ve kan-kan dansları ile erkek seyircileri sinemaya çekmeye çalışan ilk filmdir.

Bu dönemin en çok sansasyon yaratan filmlerinden biri de “Marie Steward’ın Ölümü”dür.

Edison ve Dickson’un öğrencisi olan “Edmund Kuhn” tarafından çekilen bu filmde celladın halkın gözleri önünde kraliçenin kafasını uçurduğu sahne  büyük ilgi toplamıştır.

Edison Atlantiğin öte yakası için bu icadın patentini almamıştı.

Bu yüzden Avrupa’da bir çok taklitleri çıktı.

1895 yılında İngiliz araştırmacı ”Robert W. Paul” bu gösterilerin tek bir kişiye değil, birden fazla izleyiciye yapılması gerektiği fikrinden yola çıkarak ilk film projektörünü yaptı.

Sinematograf
Sinematograf

 

Aynı zamanlarda Fransız “Auguste ve Louis Lumiere” kardeşler üç işlemi – çekim, developman/baskı, projeksiyon bir yerde yapabilen bir taşınabilir kamera  Sinematograf’ı icat ettiler ve yine 1895 yılında Paris’de “Capucine” Bulvarındaki “Grand Cafe” de “Bir Trenin Gara Girişi” ve “Boğa Güreşçisi” kısa filmleri ile ilk paralı gösterimlere başladılar.

Gösteri esnasında trenin kameraya doğru gelişi ve giderek perdeyi kaplamasıyla çoğu seyirci ezilme korkusu ile kaçarak salonu terk etmişti.

Kısa sürede Avrupa’nın bir numaralı prodüksiyon firması haline dönüştüler.

Devam edecek…

 

Sinema Tarihi

posted in: Sinema Tarihi | 0

 

sinematarihi1

 

Sinema Tarihi- Dünya Sinema Tarihi

Sinema (Moving Images = Hareketli Görüntüler) gözün, görüntünün retina (ağ tabakası) üzerine düştükten sonra bir süre daha silinmeyip kalması şeklinde ortaya çıkan kendine özgü bir kusuruna dayanır.

Retinadaki sinirler tarafından algılanan görüntü beyine ulaştırılarak görme duyusu oluşur.

Bu görüntü ortadan kalksa bile optik sinir algılamaya devam ettiği için retinadaki yansıma hemen silinmez. Retinadaki görünümün süresi parlaklık vs gibi bazı faktörlere bağlı olarak değişmekle beraber ortalama 2/35 sn kadardır.

Bir görüntü şeridinin perdede akım hızı 24 kare/sn’ dir. Yani biz saniyede 24 resim karesini art arda görürüz ve bir görüntünün etkisi silinmeden diğeri girdiği için artık bu görüntüler silsilesi bizim için hareketlidir.

Sinema diğer bir tanımıyla “Sinematografi” Yunanca “Devinim Kaydı” anlamındaki “Kinema” ve “Grafe” sözcüklerinden gelir.

Üç aşamalıdır ;

  • Kayıt,
  • Kayıt’ı geliştiren kayıt sonrası işlemler (Post Prodüksiyon = Post Production),
  • Gösterim.

Sinema tarihi süresince, Sinemanın tek bir kişi tarafından icat edildiğini  söylemek hayli zordur. 

İlk zamanlarda tabii ki bir çok kişi basit kayıt ve gösterim teknikleri üzerinde çalışıyordu.

İlk projeksiyon makinesi sayılabilecek “Lanterna Magicea” eski Mısırlılar zamanında “Batlamius” devrinde de biliniyordu. yüzyılda Avusturyalı “Athanasius Kircher” ve “Franz von Uchatius” tarafından geliştirilmiştir.

Bu aygıt görüntülerin ışık ve mercek aracılığıyla cam veya saydam bir yüzeyden geçirilip büyütülerek perdeye veya duvara aktarılması esasına dayanıyordu.

Gösterim aygıtlarının gelişmesinde sinema tarihi sürecinde oyuncak endüstrisinin büyük katkısı olmuştur. Bu tekniğe dayanarak bir çok optik oyuncak yapılmıştır. Bunların en ilkeli ”Dr. John Ayrton Paris” tarafından kendi çocuğunu eğlendirmek amacıyla yapılmıştı. Bir silindirin iki tarafına yapılan kuş ve kafes resimleri silindirin hızla çevrilmesi ile kafesin içinde hareket eden kuş görüntülerine dönüşüyordu. “Thaumatrope” adı verilen bu aygıt daha sonra “Plateau” tarafından geliştirilerek “Phenakisticope” denilen aygıt yapılmıştır.

Bu günkü karton filmlerin esasını teşkil eden bir şeride çizilmiş bir dizi resim, üzerinde belirli aralıklarla uzunlamasına yarıklar açılmış bir silindirin içine konup, aygıt resimli yüzü bir aynaya bakacak şekilde çevrildiği zaman yarıklar arasından aynaya bakan kişi bu resimleri hareketli olarak görüyordu. Bu tarz karton çizimlerin üzerine fotoğraf tekniği de ilave edildi. Fotoğraf tekniğinde olan gelişmeler de sinema tarihinin gelişme sürecine  büyük ölçüde katkıda bulunmuştur.

Devam edecek…