Senarist ve Senaryo…

posted in: Senaryo | 0

 

senarist1

Senarist ve senaryo…

Senaryo…Üretim tarzı açısından diğer edebiyat eserlerinden farkı.

“Senarist kimdir?” ve “Senaryo nedir?” sorularını sorduğumuzda kısaca;

“Senarist bir sanatçıdır”,

“Senaryo bir sanat eseridir”, diye cevaplayabiliriz.

Fakat bu iki genel soru ve cevap senaristin kim ve senaryonun ne olduğu konusunda bizi bilinçlendiremez.

Çünkü aynı soruları edebiyat alanında “roman” ve “romancı”, tiyatro alanında “oyun yazarı” ve “oyun teksti” için de sorsaydık, yine benzer cevapları alacaktık.

Peki fark nedir?

Sorularımızı ancak her üç (drama) alanının üretim tarzları göz önüne alınarak özelleştirdiğimizde yanıtlarımız anlam kazanır.

Bu yüzden sorularımızı sinema için özelleştirip, diğer drama alanlarıyla üretim ilişkileri düzeyinde kıyaslayarak ilerlememiz çok daha doğrudur.

Bilindiği gibi sinema, yaklaşık 110 yıl önce filme kaydedilen hareketli görüntülerle, teknoloji ve teknik kullanılarak yeniden üretilen (röprodüksiyonel) bir sanattır.

Sinemanın bu “yeniden çoğaltılan” özelliği roman için de geçerlidir. O da matbaanın icadından (yaklaşık) iki yüzyıl sonra şekillenmiş bir sanattır.

Her iki dramatik biçim, çeşitli aşamalardan geçerek izler-çevrelerine (seyirci veya okuyucu) ulaşır. Romancı da senarist de ürünlerini bir alfabe kullanarak yazarlar ve daha sonra yayıncı veya film yapımcısına teslim ederler.

Ardından roman için matbaa, senaryo için çekim aşaması başlar.

Fakat her iki dramatik ürünün geçtiği çoğaltım aşamaları pratikte birbirinden oldukça farklıdır.

Çünkü romancı, hangi teknolojiyi (kalem-kağıt, daktilo veya bilgisayar) kullanırsa kullansın, sonuçta bir dilin alfabesini ve dil bilgisi kurallarını kullanıp, dramatik bir edebi söylem yaratır ve eserini kağıda geçirir.

Romancı, romanın yazım sürecinde (genellikle) tek başına çalışır ve romanını bitirir. Metni yayın evine teslim ettikten sonra romancının işi bitmiş sayılır.

Gerisi artık “dış metin” dediğimiz, daha çok yayın evinin takip ettiği, birkaç aşamadan geçen ve romanın bir kitap haline getirilmesi sürecidir.

Roman daha sonra dağıtıma girer ve okuyucusuna ulaşır.

Senarist de kullandığı dilin alfabesi ve dil bilgisini kullanarak senaryosunu yazar.

Fakat senarist bu araçları sinematografik (yani görsel) bir söylemin nasıl yaratılacağını ifade etmek için kullanır.

Senaryo bittiğinde senaristin işi bitmiş olsa da senaryo daha filme giden yolun başındadır.

Senarist, yazdığı senaryoyu yapımcıya teslim ettikten sonra bu senaryo üstüne çalışmaya başlayacak diğer yaratıcılar (film, görüntü, sanat ve müzik yönetmenleri, oyuncular, vs.) onun üzerinde yoğunlaşarak film haline getireceklerdir.

Yani, senaryo filme giden yolda yaratıcı bir ön aşamadır.

Önemli bir aşamadır ama bir film değildir.

Yaratıcıların çoğu eserlerini genellikle tek başına bitirmek isterler.

Romancılar bu duyguyu çok iyi bilirler.

Fakat sinemada yaratıcılar bir arada çalışarak bir filmi ortaya çıkartırlar.

Senaristin bir romancıdan ayrılan en önemli yanı budur; yani sinema kolektif bir iştir, egoist bir sanat değildir…

Senarist kağıt üzerine yazdığı senaryosunun, daha sonra başka yaratıcılar tarafından film haline getirileceğini baştan bilir ve ona göre çalışır.

Senaristin bunu bilmesi, bir romancının bir romanı tek başına yazma duygusundan oldukça farklı bir duygudur.

Sinema yazınında, senaryo için, “Dünyanın hiçbir kütüphanesinde filmi çekilmemiş ama klasik olmuş bir senaryo yoktur” diye, çok kullanılan bir söz vardır. Bu doğrudur, çünkü bir senaryonun yazılıp daha sonra okuyucu için basılmasının pek bir anlamı yoktur.

Senaryolar ancak film olunca sinema (ve kültür) tarihinde yerlerini alırlar…

Aşağıdaki slide gösterisinde özgün senaryo dalında Oscar ödülü kazanmış bazı filmler yer alıyor.

 

[metaslider id=”2272″]

 

 

 

Film Senaryosu Nedir? Sinemada önemi nedir? Senarist Kimdir?

posted in: Senaryo | 0
senaryo-sinema sinema
Senaryo-sinema

Senaryo ve Senarist Hakkında

Sinema toplumlardan kabul gördükçe sinema kuramcıları sinemayı iç ve dış eylemlere dayanan insani duyguların yanı sıra, felsefi görüş ve düşünceleri de başarı ile iletebilen bir sanat dalı olarak tanımlamaya başladılar.

Sinema dramaturgisinin gelişme sürecinde film senaryo’sunun ne olup olmadığı sürekli tartışıldı.

Kimilerine göre roman ve tiyatro gibi edebiyattı, kimilerine göre de bir filmin nasıl çekileceğini anlatan ve edebiyatla ilgisi olmayan teknik bir metindi.

Bu iki görüşün de kendilerine göre haklı tarafları vardır.

Filmin edebi senaryo’su edebiyat kurallarına uyması gereken edebi bir metindir.

Ama çekim senaryo’su teknik gereksinimleri de göz önüne alan ve filmin nasıl çekileceğini anlatan bir şema, bir plandır.

Sinemanın başlangıç materyali kaçınılmaz bir şekilde edebiyat ve tiyatro olmuş, Alexandre Dumas ve Victor Hugo’nun roman karakterleri uzun süre filmcilere malzeme sağlamıştır.

Film yapımcıları bazı romanları uyarlama yapmaya devam ederken, bazı romanları ayrıntılı film sinopsisi olarak kullanma yöntemine gitmişlerdir.

Karakter, ana fikir, macera vs. yaratımında roman yazarlarını kullanmışlardır.

Bunun en tipik örneği Amerikan polisiye romanlarıdır. Bu kitaplar genellikle iki amaçla yazılır; roman olarak okunmak için, Hollywood yapımcılarının seçimine sunmak için. Bu yaklaşımda yazarın bir yazar olduğu unutularak sadece teknik ayrıntıları kuran bir senarist olduğu düşüncesi yatar.

Bir film senaryo’suna en fazla benzeyen edebi metin tiyatro oyunudur diyebiliriz ama ilkesel olarak onları birbirinden ayıran farklılıkları göz ardı etmeden…

Film yapımcıları da bu özelliğin farkındadır. Bu durum yeni bir sanat dalının, kendinden önce var olan bir sanat dalını, kendi yolunu bulup kurallarını saptayıncaya kadar geçen sürede, taklit etme ve olanaklarından yararlanma yöntemi olarak düşünülebilir.

Tiyatro oyunu ve film senaryo’su yazılış amaçları, dramatik yapıları, dilleri açısından birbirlerine çok benzerler ama gösterim yerleri açısından birbirlerinden farklıdırlar.

Tiyatro oyunu tiyatro sahnesinde gösterilirken, film sinema perdesinde gösterilir.

Biri direkt izleyiciye hitap ederken, diğeri kamera objektifine hitap eder.

Bu durum tiyatro oyuncusu ile sinema oyuncusu arasındaki farklar gibi tartışmaya açık bir alan yaratacaktır.

Öte yandan tiyatro ile sinema arasında sergileniş açısında da büyük farklar vardır. Tiyatro tek bir sahneye hapsolmuşken, sinemanın olanakları sınırsızdır. Filmin birbirinden çok farklı  mekanlarda çekilmesi, müziğin anlatıma katkısı ve bir film için ona has özgün müzik yaratılabilmesi, bilgisayar efektlerinin getirdiği konu zenginliği vs. Tiyatro diyalogların mükemmelliğine dayanırken, sinema görselliğin mükemmelliğine dayanır.