Edebiyat ve Adaptasyon:
Adaptasyon’lar, edebiyat eserlerinin yaratıcı bir şekilde yorumlanmasını gerektirir; bir romanın tüm içeriğinin filme dahil edilmesi imkansızdır. Film yapımcıları anlatıyı sinema’ya uygun hale getirebilmek için içeriği seçici olarak yorumlar ve değişiklik yaparlar.
Adaptasyonun çekiciliği daha çok metnin özüne ait bir çekiciliktir.
Romanların filme adaptasyonu, edebiyatın değerini düşürmenin aksine, onun pozisyonunu güçlendirir ve yükseltir. Kanıt olarak da filme adaptasyonu yapılan kitapların satışlarının artması gösterilebilir.
Adaptasyonlarda, en çok tartışılan konu filmin orijinal esere (roman) ne kadar sadık kaldığı konusudur.
Edebiyat ve sinema anlatımı farklı gösterge sistemleri kullanırlar.
Edebiyatın tek aracı dil iken, sinemada dil kullanımı yanısıra ve de daha baskın olarak görsel (resim) ve işitsel (müzik) anlatı kullanılır.
Özellikle görsel anlatının olanakları bugünün bilgisayar teknolojileriyle neredeyse sınırsızdır.
İki ortam arasındaki bu anlatım farkı ve süre içeriğin bütünüyle filme taşınmasını olanaksız kılar.
Örnek, romandan sinemaya yapılan adaptasyonların getirdiği tartışmalar konusunda ünlü örneklerden biri de Rus Yazar Boris Pasternek’ın 1957 yılında İtalya’da (Rusya’dan kaçırılarak) basılan ünlü romanı “Doctor Zhivago – Doktor Jivago”nun sinema uyarlamasıdır.
Bu uyarlama 1965 yılında yönetmen David Lean tarafından gerçekleştirilmiştir.
Orijinal baskısı 592 sayfa olan roman Doktor ve Şair Zhivago’nun ekim devrimi ve 1. Dünya savaşı sırasında yaşadıkları çerçevesinde gelişen aşk ilişkilerini anlatır.
Omar Sharif, Julie Christie, Geraldine Chaplin gibi oyuncuları rol aldığı film üç saati aşan uzun süresi, insani ilişkileri göz ardı edip sadece karakterlerin aşk ilişkileri üzerinde yoğunlaşarak romana sadık kalınmadığı açısından hayli eleştirilmiştir.
Ama film dünya çapında 112 milyon Amerikan doları hasılat yaparak (bütçe 11milyon Amerikan doları) bir rekora imza atmış ve filmin şarkısı “Lara’s Theme” yıllarca insanların dilinden düşmemiştir.
Romanlarda okuyucu karakterler hakkında bilgi ile donatılırken sinema anlatısında sınırlı bir bilinçlilik düzeyi olduğundan söz edilir.
Yani Sinemada mizansen ve kurgunun yardımıyla merak yaratmak amacıyla izleyicinin bilgisi sınırlanır ve bir müddet belli bir duygusal durumda kalması sağlanır.
Bu durum, görsel ve duygusal deneyimin yaratılmasında sinemanın en güçlü aracıdır ve bu teknik daha sonra birçok modern romancı tarafından kullanılmıştır.
Günümüz romancıları sinemanın getirdiği büyük olanakları farkında olup bunlardan yararlanabilmek için anlatılarını sinemasal anlatı tekniğine göre değiştirmişlerdir.
Modern romanda sinema da olduğu gibi baş ve son bölümlerde “katarsis” noktaları vardır.
Anlatı ve tasvir edilen orijinal atmosfer görsel anlatıma çevirmeye çok uygundur.
Örnek: Stephen King (Esaretin Bedeli), Stephenie Meyer (Alacakaranlık Efsanesi Serisi), Nicholas Sparks (Seninle Bir Ömür), F. Scott Fitzgerald (Muhteşem Gatsby), J.R.R. Tolkien (Yüzüklerin Efendisi Serisi), J. K. Rowling (Harry Potter Serisi), E. L. James (Grinin Elli Tonu), Matthew Quick (Umut Işığım), Hans Christian Andersen (Karlar Ülkesi) vs.
Bazı sinema kuramcıları, edebiyat metinlerinin başka bir anlatıya transfer edilme yöntemlerini tanımlamaya çalışmıştır.
Örneğin Geofrey Wagner, üç tip adaptasyon yöntemi olduğundan bahseder:
- “Yer değiştirme” (Transposition) – bir metnin öğeleri dolaysız olarak perdeye aktarılır,
- “Yorum” (commentary) – orijinal kaynak çeşitli şekillerde değiştirilir,
- “Benzetme” (analogy) – sahneleri değiştirmekten çok daha öteye gider ve sonunda orijinal eseri tanımak bile zorlaşır.
Tabi bu sınıflandırmalar hiçbir zaman kesin kurallar değildir. Film yapımcıları bu yöntemlerin dışında kalan çok farklı adaptasyon yöntemleri de kullanırlar.
Romandan sinemaya adaptasyon yapan birçok sinemacı metnin anlamını şekillendiren ‘vizyon’ ile ilgilenmişlerdir.
Bu vizyon drama ve karakterleri üretir, yazarın bilinçaltındaki mesajları okuyucuya ulaştırır ve bize hikâyenin neden anlatıldığına dair bilgi verir.
Tiyatro oyunlarının da sinemaya adaptasyonu sık karşılaşılan bir olgudur.
Özellikle William Shakespeare sinemacıların en sevdiği oyun yazarıdır. “Romeo ve Juliet” değişik şekillerde birçok kez sinemaya uyarlanmıştır. Broadway’in hit oyunları da müzikal veya drama tarzında sinemaya adapte edilmiştir.
Devam edecek…