Kısa film’in tarihi gelişim sürecinde, özellikle belgesel çalışmaları hayli eskiye dayanır;
Lumiere kardeşler kameralarının çektiği ve İstanbul manzaralarını kapsayan “İstanbul Sokakları” görüntülerinden başlayarak Osmanlı vatandaşı olan Janaki ve Milton Manaki kardeşlerin 1911 yılında çektiği “V. Sultan Reşat’ın Manastır Ziyareti” ve 1914 yılında Fuat Uzkınay’ın çektiği söylenen “Ayastefanos Abidesini yıkılışı” isimli filmlere kadar uzanan hayli eski bir geçmişi var.
Turkiyede kısa film çalışmasına ilk başlayan firma ‘Ipek Film’ dir.
Firmanın bünyesinde senaryo yazarı olarak çalışan Nazım Hikmet ve şehir tiyatrolarının gözde oyuncusu Hazım Körmükçü dört ayrı kısa filme imza atan isimlerdir.
Nazım Hikmet’in ilk denemesi Kavuklu Ali, Zenne Necdet, Naşit Özcan gibi oyuncuları bır araya getiren “Düğün Gecesi/Kanlı Nigâr”, 1933 isimli orta oyunu çalışmasıdır. Diğer iki filmi ise “Istanbul Senfonisi”, 1934 ve “Bursa Senfonisi”, 1934 filmleridir. Hazım Körmükçü ise kendi oynadığı bır Karagöz oyununu baştan sona filme alarak “Yeni Karagöz” isimli bır filme dönüştürmüştür. Bu filmler daha ziyade müzikal – şiirsel diyebileceğimiz sanatsal yaklaşımların ön plana alındığı belgesel nitelikli filmlerdi.
Yine bu dönemlerde iki tanınmış Sovyet sinema sanatçısı Sergei Yutkevich ve Lev Oscarovitch Arnstam Cumhuriyet’ in kuruluşunun onuncu yılı münasebetiyle Basın Yayın ve Turizm Bakanlığının davetlisi olarak Türkiye’ye gelip “Ankara Türkiye’ nin Kalbidir” isimli belgeseli hazırlamışlardır.
Ipek filmle aynı yıllarda kısa film çalışmalarına başlayan diğer bır firma da ‘Haka Film’ dir. Üç yıl boyunca yönetmen Kemal Necati Çakuş tanınmış Sovyet yönetmen Ester Schub’la işbirliği yaparak, bilgi ve malzeme toplayıp, “Türk İnkılâbında Terakki Hamleleri” 1934/1937 belgesel filmi çekmişlerdir.
Bır süre yaşanan durgunluktan sonra 1950’li yıllarda hareketlenme başlıyor; Kore savaşı patlamış ve ülke haber – savaş filmlerinin akınına uğramıştır. Seyfi Havaeri “Kore Gazileri”, 1951 ve Kenan Erginsoy “Mehmetçik Kore’de”, 1951 filmlerini çekiyorlar. Halk Film ise “Kore’de Türk Kahramanları”, 1951 filmini hazırlıyor.
Kore filmlerinin ardından Istanbul’un 500. fetih yılı da Atlas Filmin hazırladıği altı bölümlük bır belgeselle kutlanıyor.
1954 yılında Münir Hayri Egeli’nin yapımı “Atatürk Sevgisi” filmi çekiliyor.
Bu dönemin en başarılı belgesellerinden biri de İlhan Arakon’un renkli olarak çektiği “Bır Şehrin Hikâyesi”, 1954 filmidir. Dönemin en yeni teknikleri kullanılarak oluşturulan güzel görüntülerle İstanbul şehrinin Bizans’ tan bu yana hikâyesi anlatılır.
Bu dönemin belgeselcileri bir nevi aydınlanma hareketinin öncüleri sayılabilecek insanların, – Sabahattin Eyüboğlu, Mazhar İpşiroğlu, Azra Erhat,Vedat Günyol, Macit Gökberk, Aziz Albek, Melih Cevdet Anday gibi, – oluşturduğu bir gruptan oluşuyordu.
Bu isimler üniversitelerde verdikleri derslerde, yazdıkları makalelerde duygu ve düşüncelerini topluma akatarmaya çalışırken bir yandan da belgeseller üretiyorlardı.
1956 yılı Türk Belgesel Filmleri tarihi açısından önemli bır yıldır; Sabahattin Eyüboğlu ve Mazhar Şevket İpşiroglu’ nun birlikte hazırladıkları “Hitit Güneşi” belgeseli ‘Berlin Film Festivali’nde belgesel dalında ‘Gümüş Ayı’ ödülünü kazanır.
1959 yılında Sabahattin Eyüboğlu “Surname” isimli güzel bir belgesel daha hazırlar.
Eyüboğlu – İpşiroğlu ikilisi çalışmalarına devam ederler ve cok kıymetli dört belgesel daha üretilirler;
“Antalya Ormanları”, 1956
“Siyah Kalem”, 1957
“Anadolu’da Roma Mozaikleri”, 1959
“Karanlıkta Renkler”, 1959
1950’li yıllarda bazı uzun metraj film yönetmenleri ve yapımcılarının da belgesel çektiklerini görürüz.
Metin Erksan, ‘Ordu Foto Film Merkezi’ için “Dünya Havacıları Turkiye’de”, 1957 belgeselini çekerken, ‘Acar Film Stüdyoları’ nın yöneticisi Şadan Kâmil de ‘Basın Yayın ve Turizm Bakanlığı’ için “Dağları Delen Ferhat” isimli belgeseli çeker. 1959 ‘Karlovy – Vary Film Festlvali’ne de katılan bu ilginç belgesel Anadolu’yu dolaşan bır kamyonun hikayesini anlatır.
O dönemin sinema ortamında hayli etkili olan ‘Ordu Foto Film Merkezi’ komutanı Albay Nusret Eraslan da ordu mensubu subayların ve ailelerinin günlük yaşamını anlatan “Şanlı Ordumda Bır Sene” isimli belgesel filme imza atan resmi bir isim olur.
Metin Erksan’in çektiği diğer bır belgesel de kendi kaynaklarını kullandığı “Nehir ve Uygarlık/Büyük Menderes Vadisi”, 1959 isimli filmdir.