Tarih akışı içinde tiyatronun evrimi
İnsanın var olduğu ilk dönemlerinde, henüz konuşmasını dahi bilemeyen insanlar, çıkardıkları seslerle anlaşıyor, duygularını, düşüncelerini bu sesler ile karşı tarafa aktarmaya çalışıyorlardı.
İnsanlık tarihinin bu ilk dönemlerinde, korunma gereksinimleri oldukça zor ve çokluktaydı. Örneğin, vahşi hayvanlardan korunmaları gerekmekte, doğa şartlarının getirdiği kuralları kendi yaşam biçimlerini uygulama durumunda olmakta buna, zaman ve emek harcamak zorundalardı.
Bilmedikleri o kadar çok şey vardı ki; bunu zaman içinde öğrendiler. Önce sığınmak ve korunmak adına mağaraları seçtiler, mağaraların daha sonraları korunmada yeterli olmadığını görünce kendi evlerini doğa içindeki malzemelerle yaptılar. Orman ve bitkiler onların korunak yapmalarını sağladı.
İnsanlık yaşam savaşı verirken bir kaç kez çağ geçirecek gelişmesini sağlamaya çalışacaktı. İlk çağ, yoğun araştırmaları da beraberinde getirdi. Önce kendilerine silah edinmeyi öğrendiler. Taş ve sopaların yardımıyla güç kazandılar. Taş baltaları, mızrakları oldu. Çünkü korunmanın ötesinde karınlarını doyurmaları da gerekiyordu ve bu yiyecekler, doğadaydı. Elde etmek için güç gerekiyordu. Avcılık böylece başladı ve gelişti.
Tarih akışı sürecinde bir aşamada insanlık için çok önemli bir şey keşfedildi. Ateş!
Ateşin bulunuşu insanların daha iyi yaşamasını sağladı. Soğuktan ve kış şartlarından da korundular böylece. Sonra bir arada yaşamalarının gerektiği çıktı ortaya. Eşleri ve çocuklarının bakımını ve olası bir vahşi hayvan saldırısından topluca karşı savunma gereksinimlerini daha kolay sağladılar.
Erkekler avlanmak için bulundukları yerlerden ayrılmak zorundalardı. Avladıkları hayvanları getirirler etleri paylaşarak birkaç günlerini böyle geçirirlerdi. Ateş önemliydi onlar için. Evlerinin bulunduğu bir küçük alanda ateş yakarlar, insanlar onların etrafında toplanır bir taraftan etleri pişerken diğer taraftan ısınırlar ve avcı olanlar avladıkları hayvanların nasıl avlandıklarını işaret ve ses yardımıyla anlatmaya çalışırlardı.
Bunu yapan avcı ayakta, nasıl pusu kurduğunu, nasıl mızrağını attığını, nasıl hayvanın pençesinden kurtulduğu, ne kadar güçlü olduğunu, öyle olmakla birlikte zor da olsa onu nasıl yendiğini hayvandan daha güçlü olduğunu hareket ve seslerle anlatırdı. Bunu yaparken vücudunu kullanır, ses tonu ile anlatımı etkinleştirir, taklitle anlatımını ilginçleştirirdi.
İnsanın doğasında vardır oyunculuk…
İşte oyunculuk ve onun sergileneceği bir alanın olması şartı da o zaman böylece keşfedilmişti. Tarih akışı içinde oyunlar ve oyuncular, oynanış biçimleri, kuramsal ve sanatsal anlamda gelişmeler göstererek zamanımıza kadar gelmiştir.