Türk Sinemasının Çekilen İlk Filminin Başına Gelenler

Türk Sinemasının Çekilen İlk Filmi

Türk Sinemasının1
“Ayestafanos Rus Abidesinin Yıkılışı”

Türk Sinemasının doğum günü her yıl 14 kasım’da kutlanır.

14 Kasım 1914 çekilen ilk Türk Filmi olarak kabul edilen “Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı”nın çekildiği gündür.

Türk Sinemasının İlk filminin konusu ise Rumi 1923 yılına rastladığı için halk arasında 93 Harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sonunda Rusların Ayastefanos’ta (Yeşilköy) diktikleri anıtın yıkılmasıdır.

Osmanlı-Rus savaşı 24 Nisan 1877’de başladı ve 9 ay 7 gün sürdü.

24 Nisan 1877’de Rusya’nın İstanbul maslahatgüzarı Nelidof , Osmanlı hariciye nazırına Çar’ın harp ilanı notasını verdi. Böylece Osmanlı’nın bir kasaba vermemek için başlattığı ve sonunda birçok eyaletini yitirdiği savaş başlamış oldu.

Rumeli ve Anadolu (Kafkas) cepheleri olmak üzere iki cephede gelişip sonuçlandı.

Bu savaş esnasında tarihimizin en şanlı olaylarından biri olan ve Osman Paşa’nın adını tüm dünyaya duyuran “Plevne Savunması” da gerçekleşmiştir.

Plevne’nin düşmesinin ardından, Dimetoka, Edirne’nin güney doğusundaki Uzunköprü (Ergene), Çorlu, Silivri, Çatalca düşmüştür.

Ruslar Türk toprakları üzerindeki en uç nokta olan Ayestafanos’a (Yeşilköy) kadar geldiler ve orayı işgal ettiler.

Grandük Nikola barış koşullarını dikte etmek üzere genel karargahını burada kurdu.

31 Ocak 1878’de imzalanan Edirne Mütarekesi ile savaş sona erdi.

Edirne Mütarekesinden sonra Ruslar Osmanlılarla 3 Mart 1878’de şartları hiçbir zaman yerine getirilmeyen Ayastefanos Muahedesini imzaladılar. Ardından bu zaferlerini ölümsüzleştirmek için de Ayastefanos’a bir anıt diktiler.

93 harbi Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden biridir ve ondan sonra gelecek felaketlerin habercisidir.

1912 ile 1913 arası Balkan Savaşları, 1914 ile 1918 arası Birinci Dünya Savaşı Osmanlı İmparatorluğunun parçalanmasına yol açan savaşlar olmuştur.

Yıkımı Türk Sinemasının ilk filmine konu olan ve yapımına harbin hemen  bitiminde başlanan ve 1891 de bitirilen bu abide Osmanlılarla Ruslar arasında bir dizi politik soruna da yol açmıştır.

Rus mimarisinin özelliklerini taşıyan kesme taştan yapılan üç katlı Abidenin kapsamı geniş tutulmuştur.

Etrafı taş duvarlarla çevrili büyük bir bahçe içinde yer alan bina sadece askeri bir abide değil aynı zamanda bir dini merkez ve hayır kurumu özelliklerini taşımaktadır.

En alt katta savaşta ölen subay ve erlerin kemiklerinin saklandığı bir kısım, ikinci katta rahip odaları yer almaktadır.

Üçüncü katta yer alan kubbe ve üzerindeki Çan’ın boyut bakımından dünyanın dördüncü büyük çanı olduğu iddia edilmiştir.

1914 yılında, yorgun Osmanlı’nın adeta zorla itilerek 1. Dünya savaşına katılması halk arasında büyük bir tepki yaratmıştı. Halkı savaşa ısındırmak ve savaşa girmemizin kaçınılmaz olduğunu anlatmak için büyük bir propaganda faaliyetine girişildi.

Bu bağlamda 14 Kasım 1914’te Fatih Camii’nde Cihad-ı Ekber ilanı yapıldı.

Böylece Müslümanlar bazı Hıristiyanların yanında diğer bazı Hıristiyanlara karşı cihada çağrılıyordu.

Bu arada bir kısım halkta 93 harbinde Ayastefanos’ta dikilen Rus Abidesini yıkmak için yola koyulmuştu.

Ayastefanos’taki Rus Abidesinin yıkılışı ile ilgili az sayıda da olsa yazılı-görsel belge mevcuttur.

Türk Sinemasının ilk filminin konusu Abidenin yıkım evreleri bazı fotoğrafçılar tarafından saptanmıştır.

Bunlardan biri de ilk Müslüman Türk fotoğrafçılardan Resne Fotoğrafhanesi sahibi Rahmizade Bahattin Bey’dir.

Abidenin yıkım evrelerini görüntülemeyi başarmış ve daha sonra da bunları foto-kart hale getirerek satışa sunmuştur.

Abidenin yıkım anındaki bir fotoğrafını da amatör fotoğrafçılarımızdan Ali Enis Oza çekmiştir.

Yazılı belgeler ise birbirleri ile çelişmektedir. Bazı gazeteler abidenin daha önceden tasarlanmış bir günde yıkıldığını, bir başka gazete ise bir rastlantı sonunda yıkılışına karar verildiğini yazmaktadır. Ayrıca yıkımının bir ya da birkaç günde tamamlanmadığı, yıkımının günler sürdüğü de yazılmaktadır.

Abidenin yıkımını gerçekleştiren emekli Yarbay Y. Bahri Doğanay’ın anılarında abidenin yıkılış anının objektifler tarafından saptandığı belirtilmektedir. Ama hiçbir yazıda filme çekildiği söylenmemiştir.

Ama o dönemde bazı otoriteler kötü anılarla yüklü bu anıtın yıkılışının gelecek kuşaklara aktarılmasını arzulayarak filme çekilmesini istemiş ve kayıt işlemini yapacak kişi aranmaya başlanmıştır.

Önce müttefik Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun başkenti Viyana’da yeni kurulan Sacha-Masster Gesellschaft adlı yapım eviyle anlaşılmıştır. Fakat halkın milli duyguları göz önüne alınarak uzun araştırmalar sonunda yedek subaylığını yapmakta olan Fuat Bey (Fuat Uzkınay) bulunmuştur. Fuat Bey sinemanın teknik işlemlerini Türkiye’ye sinemayı ilk kez getiren Polonya asıllı Leh Yahudi’si Sigmund Weinberg’den öğrenmiş ve İstanbul Sultanisi’nde (İstanbul Lisesi) öğrencilere eğitim amaçlı filmler göstermişti. Göstericiyi kullanmayı biliyordu ama alıcıyı hiç kullanmamıştı. Bu sorun da çözülerek Sacha-Messter firması yetkilileri Fuat Bey’e kısa sürede alıcının nasıl kullanılacağını öğretmişlerdir.

Ve Fuat Bey 14 Kasım 1914’de ilk Türk filmi olarak bilinen “Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı” filmini 150mt film üzerine çekmiştir.

Türk Sinemasını ilk filmi olduğu iddia edilen bu filmin çekilişi kadar çekildikten sonraki durumu da hayli ilginç bir serüvendir.

Fuat Bey’in MOSD (Merkez Ordu Sinema Dairesi) adına çektiği bu film bir süre merkezin depolarında saklandı, çalışanların ifadesine göre birkaç kez gösterildi. Sonra kutulara konuldu ve varlığı unutuldu. Ardından merkez Yıldız Sarayından Ankara’ya taşındı. Ankara’ya üstünde “Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı” filmi yazan kutu ulaştı ama içi boş çıktı. Başka kutulara karışmış olabileceği olasılığıyla bütün kutulara tek tek bakıldı, bütün filmler arandı ama film bulunamadı.

Bu ilk film o günden beri gizemli bir biçimde hala kayıp durumda. Film üzerine araştırmalar yapan Sinema Tarihçilerinin ise bu durumla ilgili birçok savları vardır.

[metaslider id=”1677″]

 

RSS
Follow by Email