Kara Filmler
Gölge ve Sinema
Kara Filmler
Kara filmler, dünyayı yozlaşmış, namussuz insanların kol gezdiği bir yer olarak tasvir
eder. Kötülük hem ortada, hem de baskındır. Karakterler, iyi ve kötü arasında bir seçim
yapmak durumundadırlar.
Böylece, varoluşsal sorular ön plana gelir. Filmlerde genel olarak, sinik ve umutsuz
bir tonun hâkim olduğunu söyleyebiliriz. 2. Dünya Savaşı sonrası Amerikalıların
içinde bulunduğu gergin ruh hali düşünüldüğünde, bu stilistik akım yeni bir boyut kazanır.
Kara filmler, soğuk savaş ve komünizmin getirdiği paranoyadan beslenerek, korkunun,
anlamsızlığın ve kötü talihin betimleyicisi olmuşlardır. Politik ve toplumsal kaygılar, her
ne kadar Alman dışa vurumculuğunda olduğu gibi Amerikan sinemasında da somutlaşsa
da, geleneksel Hollywood anlatısına yedirilen gölgeli görüntüler
deneysellikten uzaklaşarak, seyirciyi daha çok bilinçaltından etkileyen bir takım temasal
kodlara dönüşmüştür.
Sinematografik seçimler, bir filmin stilini ve tonunu oluşturduğu gibi temayı da
güçlendirebilir. Bir dışavurum aracı olarak gölgenin, filmlerde rahatsız edici, bilinmeyen
unsurları ve tehlikeleri sembolize etmek için kullanıldığını gördük. Özellikle, yavaşça
süzülen siyah gölgeler en yerleşik imgelerden biri haline geldi. Örneğin, Haloween’de
(1978, John Carpenter) katil, kurbanına saldırmadan hemen önce onun gölgesini görürüz.
Sonuçta, sinemanın mesaj iletebilmesi için, seyirciler üzerinde çeşitli duygular
oluşturması gerekir. Gölge kullanımı, bunun en kolay yollarından biridir. Gizemli ve
korkutucu bir hava veren gölgelere, karanlık bir iç dünyanın gerçeklikle etkileştiği filmlerde
rastlanır.
Bu yüzden özellikle gerilim ve korku türlerinde kodlaşmış bir gölge estetiğinden
bahsedebiliriz. Gölge ayrıca, bazı gerçeküstü ve tuhaf durumlar ya da hayal sahnelerinde
de plastik bir öge olarak kullanılmaktadır.
Bu stil, Alman dışavurumcu ve kara filmlerde olduğu gibi bütün bir film
için de geçerli olabilir.
1960’lardan 2000’lere kadar, değişen ve yenilenen sinemasal anlatılar
içerisinde klasik kara filmlerin biçimsel özellikleri ile bütünleşen
çok sayıda film yapıldı. Neo-Noir ya da modern noir olarak adlandırılan bu filmler,
bahsettiğimiz gölge kodlarının yanı sıra, temaya bağlı ruh durumunu vurgulayan
karanlık görüntüler içeriyordu.
Bunların arasında, Taxi Driver (1976, Martin Scorsese), Blade Runner (1982, Ridley
Scott), Basic Instict (1992, Paul Verhoeven), 12 Monkeys (1995, Terry Gilliam) gibi birçok
başarılı yapım bulunuyor.
Diğer yandan, son dönemlerde David Lynch, Jim Jarmusch, Coen kardeşler
David Fincher, Aronofsky, Guillermo del Toro gibi yönetmenlerin dramatik bir etki
verebilmek için, kendilerine özgü yaratıcı bir ışıklandırma kullandıklarını gözlüyoruz.